Başlıktaki sözün aslını ve doğrusunu biliyoruz: “Bozacının şahidi şıracı.” Manası belli. Kaynağı önemli değil.
Bülent Arınç bir televizyon kanalındaki konuşmasında Mardin’in görevden alınan Belediye Başkanı Ahmet Türk’le ilgili önceki bir konuşmasını da tekrar ederek aynen şunları söylemiş:
“Ahmet Türk’ü ben yıllardan beri tanıyorum. Kandil’le HDP ile ilişkisi olduğunu, ama terör ve şiddete karşı olduğunu ifade ettim. Görevden alınmıştır. Alınabilir. İdarî bir tedbirdir. Eğer Teftiş Kurulu’nun bir raporu varsa savcılıkların açmış olduğu dâvâlar da varsa bunları kamuoyuna ilân etsinler. Aynı zamanda da mahkeme kararıyla görevden almayı uygulasınlar. Yoksa aksi takdirde bazılarının algısı o noktaya gelir ki ‘kurt kuzuyu yemeye niyetlenmiş, suyun başında da olsa suyumu bulandırdın diyor’, diyebilirler.”
Bu konuşmanın ve önceki konuşmanın, MHP liderinden AKP amigolarına kadar, siyasetle ilgilenenler üzerinde meydana getirdiği dalgalanmayı hepimiz basından gördük. Geçelim.
Olayın diğer boyutu ise konuşmanın yargıdaki muhtemel tesirinin ne olacağı.
Kayyım meselesinde gidilen yöne dair bu beyanlar, görünüşte bir tür ikaz. Ama aslında bir tür itiraf ve şahitlik arzusunun beyanı.
Önümüzdeki süreçte Ahmet Türk için bazı dosyalar hazırlanacak. İş yargıya intikal edecek. Bazı belediye çalışanları ve harcamaları ile ilgili olarak bazıları “bakın işte deliller” diyerek bazı “ikinci seviyeden delil”lerle Ahmet Türk’ü mahkûm etmeye ve kayyım kararını sağlama almaya çalışacak.
Bu dâvâda, Ahmet Türk’ün avukatları, bilhassa yukarıdaki beyanları sebebiyle Bülent Arınç’ı ve benzeri “devlet katlarından kişileri” şahit gösterirse ne olacak?
Dikkat edilsin, Sayın Arınç ön kanaat açıklamıyor. Kendisi yönünden bir tür kesin hüküm açıklıyor. “Ahmet Türk teröre ve şiddete karşıdır, ben eskiden beri böyle bilirim” diyor. Bunu diyen kişi, Fatsa, Manisa ya da Bursa kahvelerinde vatan kurtaran birileri değil. Yani bu açıklamanın önemli sonuçları olacak.
Yakın tarihlerde asker ya da sivil bazı medyatik kişiler hakkında açılan bazı ceza dâvâlarında, bazı başka meşhurlar, “ben bu kişinin bu suçu işlediğine inanmıyorum” demişlerdi ve sonuçta yargı da her nasıl olduysa onların tezkiyesini geçerli saymış ve sonuçta beraat kararı vermişti.
Şimdi asıl soru şu: Ya mahkeme beraat ettirirse? Arınç’a ne olur? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve diğer güvenlik bürokrasisi mensuplarına ne olur?
Özet: Siyasî dâvânın siyasî sonucu olur. Adım atan düşünsün!