"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Süleymancılar”

Ahmet DURSUN
28 Mayıs 2025, Çarşamba
Çok güçlüydüler. Güya eşitlik olsun diye “bir sağdan bir soldan” asıyorlardı.

Postalın sesi, bol yıldızlı bir apoletin görüntüsü bile tüm kurumları dize getirmeye yetiyordu. Onlar Amerika’nın “bizim çocuklar”ıydı.  Türkiye’nin zar zor ayağa kalkmaya çalışan demokrasisine, bir daha belini hiç doğrultamaması hıncıyla darbe vurmuşlar,  ülkenin seçilmiş, meşru hükümetini alaşağı edivermişlerdi.  Çok havalı bir de isimleri vardı: Millî Güvenlik Konseyi… 

Söz konusu millî güvenlikti ya! Toplumsal mühendislik projelerinin en önemli ayaklarından biri de bu yüzden cemaatler idi ve irticanın menbaı sayılan cemaatler, istedikleri şekilde dizayn edilmeliydiler. 

Darbenin üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki, Konsey’in emriyle geldiğini söyleyen bir albay, “vatan sathını mektep yapmak” gayesiyle yola koyularak demokratik değerlerin Türkiye’de yeşerebilmesinin mücadelesini veren bir gazetenin karizmatik sahibiyle görüşme talebinde bulunur. Görüşme gerçekleşir. Albay, temsil ettiği Konsey’in gücünün farkındalığıyla, kendinden emin bir şekilde “Beni Konsey gönderdi. Sizinle beraber çalışmak istiyoruz. Bizimle çalışırsanız biz de bütün devlet imkânlarını emrinize tahsis ederiz ve size her hususta yardımcı oluruz” der ve çalışma şartlarını sıralar. Bu şartlardan birisi “yurtdışındaki Süleymancı ve Millî Görüşçü gruplara karşı beraber çalışmak”tır.  

Teklifi reddetmenin anlamı büyük bedeller ödemek idi, bu son derece açıktı. Konjonktürel düşünüldüğünde ise teklif oldukça iyiydi, hatta çoğu kişiye göre mükemmel bile sayılabilirdi. Albayın sandığının aksine, aslında gazetenin emanetçisi olduğunu iyi bilen adam, kartal bakışlarıyla muhatabını süzdü. “Biraz düşüneyim” demedi. “Arkadaşlarla bir istişare edelim” de demedi. “Yahu bu Süleymancılar denen grup iyice zıvanadan çıktı, faize helâl diyorlar, ehl-i Sünnete aykırı görüşleri de var, madem devlet de bunların yurtlarını filan mescid-i dırar olarak görüyor… Millî Görüşçüler de zaten demokrasiyi küfür rejimi ilân ettiler, oy karşılığında cennet satıyorlar, milletin kafasını karıştırıyorlar” diye içinden de geçirmedi. Hiç düşünmeden, eğip bükmeden, albayın canını sıkan şu tarihî cevabı verdi: “Siz onlara dindar oldukları için karşısınız ve kızıyorsunuz. Onlar ise bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Kendimizi onlara karşı size kullandırtmayız.”

Dindarlara dindarlar eliyle operasyon çekildiği bugünlerde bu cevabın belirlediği anlam çerçevesine ve bu Müslümanca duruşa ne kadar da ihtiyacımız var değil mi? 

Peki, hedefte olan bu Süleymancılar kim ki?

Birkaç yıl önce Diyanet tarafından yayımlandığı bilinen ancak Diyanet’in sahip çıkmadığı  “gizli” ibareli “Türkiye’de Sosyal -Dinî Teşekküller…” başlıklı raporda Süleymancılarla ilgili genel olarak olumsuz bir değerlendirme yapılıyor, cemaatin illegal yapılanmasından bahsedilip “sahih İslâm anlayışında yeri olmayan bazı fikir ve söylemlere de sahip oldukları” dile getiriliyor, yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantıları olduğu iddiasında bulunuluyordu.  

Elbette, cemaat olmak yasa üstü bir konum elde etmek değildir; irfanî geleneğin cemaatler üzerine yüklediği misyonun tam tersine şeffaf olmayan bir şekilde yapılanmak, holdingleşmek, rıza-i İlahî çizgisinin dışına çıkarak dünyevî amaç ve çıkarların çokça görüldüğü bir fotoğrafın içinde yer almak, mensup olduğu grubu kurtlar sofrasına pazarlık konusu yapacak bahanelerin aktörü olmak hiç değildir.    

1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilince ballı kaymaklı müderrislik maaşından vaz geçip müderrislikten istifa eden, Kur’ân öğreniminin yasaklandığı, dindışılığın cebren uygulandığı dönemlerde kayıklara bindirdiği talebelerine Kur’ân eğitimi veren, Kur’ân seslerinin bu topraklarda hâlen duyuluyor oluşunda büyük emekleri olan Süleyman Hilmi Tunahan’ın etrafında şekillenen bir cemaat, bugün iddia edildiği gibi midir? Buna hemen “evet” diyebilmek mümkün müdür? 

Mesele de bu “evet”i dedirtmemek değil mi zaten? 

Türkiye’de din siyaset ve devlet ilişkileri ekseninde cemaatlerin her zaman gerilimli fay hatları üzerinde olduğunu, 31 Mart fobisinin devletin genetik kodlarına işlediğini ve bu yüzden dinî grupları kendisi için daima tehdit olarak algıladığını, 2004 MGK kararlarına benzer kararların bizim ülkemizde zaman zaman adına millî denilen kurullarda rahatlıkla alınabildiğini, “cemaatlerin kökünü kazımak” gibi bir düşünceyi hayata geçirmek isteyen heveslilerin her daim rahatlıkla bulunabileceğini bilmemek için başka ülkede yaşıyor olmak gerekir sanırım. Bu hususlar ışığında cemaatler her zaman tehdit altındadır. 

Ancak, Türkiye’nin sosyolojik bir gerçekliği olan cemaatlerle ilgili asıl tehlike, siyasî operasyonlardan ziyade, cemaat olgusunu toplumsal hafızada yerle bir eden, bizzat cemaatlerin sergilediği İslamî ve irfanî geleneğin dışına taşmış görüntülerdir, özden sapmalardır. Cemaatler, bu durumu görmezden geldikçe tartışma farklı isim ve görüntülerle sürüp gidecek, operasyon haberleri birilerinin ağzını sulandırmaya devam edecektir.    

Okunma Sayısı: 1561
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Semanur Tunoğlu

    28.5.2025 16:31:45

    Mehmet Kutlular ağabeyin yaptığı şeyi çarpıtıp burdan fetöcülere bir yardım çıkarmayın lütfen. Mehmet Kutlular ağabey hiçbir zaman soru çalan, Risale-i Nurları sadeleştiren, darbeye tevessül eden, devlette vahşice kadrolaşan bir yapının avukatlığına soyunmamıştır.

  • Hüseyin İlhan

    28.5.2025 15:18:34

    Muhterem Ahmet kardeşim merhum kahraman ağabeyimizin ismini anmak yasak mı.

  • Hüseyin İlhan

    28.5.2025 15:17:55

    FETÖ diye diye acaba hangi mihraklarca beyni sulandırılmış kardeşe biraz koyulaşması,kendine gelmesi için hususan belirteyim.'Zinayı suç olmaktan çıkaran,israfı itibar addeden,faizi cemiyetin her ferdine zerkeden,haksızlığı ki madem YENİASYA Gazetmizin karisisiniz iyi bilmeniz lazım. YENİ ASYA Gazetemizin basın ilan hakkını,yazarlarımızın sarı basın kartını,gri pasaportlarını gasp eden zorba iktidar mıı yoksa o fetö örgütümü. Yine bay kardeşe sualim:Siyonist katillere her türlü desteği veren ,istihbarat bilgisi ile daha çok dinkardeşimizin katlinde rolü olan iktidar mı,evet değil mi. Vallahi billahi bu zalimleri iki cihanda da ne sizin gafletiniz ne de hainlerin ihaneti kurtaramaaaz. Zira iki elim bu din istismarcısı,müslüman düşmanı olanların yakasındadııır.

  • Osman Yıldırım

    28.5.2025 13:44:05

    Sayın Enes,fetö yü bu ülkenin başına bela eden kimse bu ülkede cemaat düşmanlığını körükleyen de odur,ancak sizler fetö diyerek bu ülkeye zulüm yapan gaddar iktidarı gizliyorsunuz,ülkeyi kamplara bölüp biat etmeyen herkesi düşman ilan eden iktidar bu ülke için bir güvenlik sorunudur bunlardan kurtulmadan bu ülkeye ne demokrasi gelir nede huzur sadece fetöyü görmek kuşa bak politikasıdır fetünün ortağı olan iktidarı da görmek gerekmektedir.

  • Osman Yıldırım

    28.5.2025 11:16:13

    Evet burada iftihar edebileceğimiz maziden günümüze bir Yeni Asya duruşu mevcutken bunu bırakıp siyasalislamciların oluşturduğu rejimin dilini kullanıp Yeni Asyata bir takım yaftalar yapıştırmaya çalışanlara asla ve asla itibar edilmez,zira Yeni Asyanın hedefi hiçbir zaman bazı şahısların siyasi hırslarını hizmet etmek değil, bu necip milletin ter ü taze iman esasları ile bu topluma hizmet etmektir. Sair cemaat ve guruplar varsın gücün yanında olmayı hizmet telakki etsin,Yeni Asya her zaman hakkın ve hukukun yanında olmuştur ve olmayana devam edecektir. Dindarlık adına siyaset yaptığını iddia eden siyasalislamcilar bir çok dindar gurubu saflarına aldıklarını sanabilirle, o dindarlar şunu hatırlatalım ki " KEM ALETLE KEMALAT OLMAZ" Yeni Asya bu şuurla hareket etmektedir inşallah.

  • Raşit örenel

    28.5.2025 11:04:46

    Tarikat ve cemaatin, asli vazifesi dışına çıkmaması kendisi için temel meseledir. Bu, başta Kazım Güleçyüz tarafından olmak üzere sürekli dile getiriliyor. Fakat yönetici kadrosu asli vazifenin dışında işlere karışan cemaatler konusunda temel tutumumuz, yanlış işlerle ilgisi olmayan "x cemaatin" masum ekseriyetini Kutlular abinin yaptığı gibi; onları satmamak, düşene bir tekme daha vurmamak, "devletin hışmını çekmeyelim" demeden siper olmaktır. Diğer bir husus, devletin cemaatlerden elini çekmesi gerektiğidir. Cemaatleri sürekli asli vazife dışına çağıran, tuzak kurup sonra da suçlu suçsuz ayırmayan zihniyete en küçük bir prim vermemek Kutlular Abi denilince hatırlanması gereken bir diğer husus. Kutlular abi Süleymancı ve Milli Görüşçüleri din kardeşliği namına savunurken bu, onların bir takım yanlışlarını savunmak anlamına gelmiyordu. 15-20 temmuz sonrası tutumumuz da tam olarak buydu bu ve bunun bir hak müdafaası olduğu anlaşıldığında, lüzumsuz gerilimler sona erecektir.

  • Enes

    28.5.2025 10:14:40

    Çok haklısınız hocam. Fetö bu ülkede cemaat algısına çok zarar verdi.

  • HASAN DOĞAN

    28.5.2025 09:31:01

    Bugün devlet kendince en büyük olarak gördüğü bir yapıyı terör örgütü olarak kabul ederek her kesin de öyle davranmasını istiyor.Öyle davranmayan yada biat etmeyene de aynı muamele yolda. Dindarlara dindarlar eliyle operasyon çekildiği bugünlerde bu cevabın(Merhum Kutlular ağabeyin cevabı) belirlediği anlam çerçevesine ve bu Müslümanca duruşa ne kadar da ihtiyacımız var değil mi? Peki bugün biz niye merhum ağabeyimizin cevabını veremeyip boyun eğiyoruz sayın BAYIM.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı