"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur kelime öğretir (4)

Ali FERŞADOĞLU
19 Aralık 2019, Perşembe
Arkadaş! Nefis, tembellik saikasıyla vazife-i ubudiyetini terk ettiğinden, tesettür etmek istiyor.

Yani, onu görecek bir rakibin gözü altında bulunmasını istemiyor. Bunun için bir Hâlıkın, bir Mâlikin bulunmamasını temennî eder.

Kudret-i ezeliye tarafından memur edilen baûda, yani sivrisineğin Nemrud’a olan galebesi; ve bir çekirdeğin Fâlıku’l-Habbi ve’n-Nevâ tarafından verilen izin ve kuvvete binâen koca bir ağacın cihazatını, malzemesini tazammun etmesi, yani içine alması bu hakikati tenvir eden birer hakikattir.22

Her, şey nefsinde mânâ-i ismiyle fânîdir, mefkuttur, hâdistir, mâdumdur; fakat mânâ-i harfiyle ve Sâni-i ZülcelÂlin esmâsına âyinedarlık cihetiyle ve vazifedarlık îtibârıyla Şâhittir, meşhûddur, vâciddir, mevcuddur.23

● Kelime dağarcığımızı zenginleştirmeye yönelik üslûp devam ettirilir: Hem denizle beraber Şark, Garp, Şimal, Cenup, bu yüzdeki ve Yeni Dünya yüzündeki malûm yedi kıtası, hem “dört unsur” denilen su, hava, nar, toprak (türab) ile beraber, “mevâlid-i selâse” denilen maâdin, nebâtat ve hayvânâtın yedi tabakaları ve yedi kat âlemleri...

Yönlerden “Şark veya Garb”ı biliriz. Buna diğer ikisini de ilâve ederek, Arapçalarının yanında, “su, hava, toprak” kelimelerini ekler; ortasına “nar” yerleştirir ve onun ateş olduğunu anlamamızı sağlar.

Ve “toprak”ın karşılığını parantez içinde (türab) olarak verir ki, “Ayağının türabı, tozu olayım!” deyiminden de zaten ona aşinayız…

● Dünyamızın geniş meydanlarını ve âlemlerini ve mağaralarını boş ve hâli bırakmaz.24 Yine, “hâli/boş” kelimesi burada da karşımıza çıkmıştır...

● Doğrudan doğruya Kur’ân’ın feyzinden mülhemdir ve Kur’ânî semâdan ve âyetlerinin nücûmundan, yıldızlarından iniyor, nüzûl ediyor.25

“Nücûmun” yıldız, “nüzûl”ün inmek, demek olduğu artık izâhtan varestedir...                                           

● “Vesveseden korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır.26

İşte bu cümlede de Kur’ân’da geçen “havfun” kelimesinin “korku” anlamında olduğunu; “korksan ve havf etmezsen” düzeniyle açıklamıştır.

● “Bu gibi meselelerde ipham daha mühimdir ve icmal daha cemil ve güzeldir.”27 “Cemil” güzel demek olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Zaten “cemil” anlamazsak da, mânâ tamamlanmaktadır.  

● Şu selâsete/akıcılığa, zenginliğe ve açıklamalara bakınız: Bil ki, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın ifadesinde çok şefkat ve merhamet var. Çünkü, muhatapların ekserîsi, cumhur-u avamdır. Onların zihinleri basittir. Nazarları dahi dakik şeyleri görmediğinden, onların besâtet-i efkârını okşamak için, tekrarla, semâvat ve arzın yüzlerine yazılan âyetleri tekrar ediyor, o büyük harfleri kolaylıkla okutturuyor. 

Dipnotlar: 

 22-Mesnevi-i Nuriye, s. 70.; 23-Mektubat, s. 444.; 24-Lem’alar, s. 69; 25-Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, s. 79; 26-Sözler, s. 248; 27-Mesnevi-i Nuriye, s. 196; 

Okunma Sayısı: 1703
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı