"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın tarafında tek bir canlı yoktu

Av. Turgut İNAL
06 Temmuz 2012, Cuma
Haziran ayının sonunda, özel yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya‘nın duruşmasında bulunduk.
 Bir zamanlar yeri göğü titreten, üzerlerine topladıkları sıfat ve unvanlarla dışarıda sıfat ve unvan bırakmayan bu iki ünlünün duruşmasında sadece üç avukatı vardı. Yanlarında, zaten kendileri de bulunmamışlar, ne bir dinleyici, ne de başka bir konuk bulunuyordu. Müdahil tarafta TBMM Başkanlığından tutun da, TC hükümetine kadar, Milliyetçi Hareket Partisinden, DİSK’e, Hak-İş’e, TÖB-DER’e, Ahmet Türk’ten Diyarbakır Barosuna, eski bakan Azimet Köylüoğlu’dan CHP’ye, Türk-Eğitim Sen’den 68’liler Derneğine kadar çok sayıda kurum, kuruluş ve kişi müdahil olmuşlardı. Sanıkların vukuatlı nüfus aile tablolarından mal varlığına kadar belgeler dosyaya konmuş, dosyaların boyları metrelerle ölçülebilecek duruma gelmişti. Mahkemenin istediği raporlar Genelkurmay Başkanlığından, YÖK ten... gelmiş, klâsörlere konmuştu. Ülkenin dört bucağından gelen çeşitli barolara mensup avukatlar salonda yerlerini almışlardı. Türk Tabipler Birliğinden, Adlî Tıptan gelenler de salondaydı. 12 Eylül döneminde yapıldığı söylenen işkencelerle ilgili 14 klâsörden oluşan dosyalar mahkemeye getirilmişti.
Türkiye’de bulunan 81 il barosundan ancak üç baro başkanlığı bu dâvâya müdahil olarak katılmıştı. Anlı şanlı ve ünlü gazetelerden, gazetecilerden, kurum ve kuruluşlardan ses seda yoktu. Dâvâya katılan da yoktu. Sanıklar için dosyaya konan 3. Adlî Tıp ihtisas kurumundan gelen raporda her iki sanık için aynı cümlelerle sanıkların, yaşları, kronik hastalıkları dolayısıyla, duruşmaya getirilmeleri halinde sarf edecekleri efor ve yaşayacakları stresten dolayı, kardiyak –nörolojik kökenli hastalıklarının depreşeceği belirtiliyordu.
Dâvâya müdahil olarak katılanların arasında 12 Eylül'den sonra TBMM kararı olmadan asılan 18 yaşından küçük yurttaşımızın adına müdahillik dilekçesi okunurken bir devrin nelere yol açtığı konusu yine gözler önüne seriliyordu.
Salonda bulunan yüzlerce avukat tam söz birliği etmişçesine Adlî Tıptan gelen raporun askerî hastane kökenli olduğunu ve Adlî Tıp üzerinde baskı olabileceğini söyleyerek bu raporun kabul edilmemesi talebini dile getirdiler.
Yeni Asya, Yeni Nesil, Tasvir gazetelerinin vekâletini üstlendiğimiz bu dâvâya müdahil olarak katıldık. Bu gazetelerin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular adına katıldığımız dâvâda gazetelerinin tam 470 gün kapatıldığını, bunun basın tarihinde rekor olduğunu, kapatmada acımasızca günlerin, haftaların, ayların nasıl geçtiğinin hiç düşünülmediğini, oysa basın özgürlüğünü böyle hoyratça baskı altına almaya sıkıyönetimin hakkı olmadığını, onların da adaletten hakkını almaları gerektiğini, kapalı kalınan günlerde Kutlular başta olmak üzere çok sayıda gazeteci, yazar ve çalışanın büyük sıkıntılar yaşadığını, kapalı kalınan her günün, kendilerine ay ve yıl gibi geldiğini ve geçmez ve bitmez günlerle karşı karşıya kaldıklarını söyledik. Uğranılan zararın karşılığı olarak 5.217.279.171 liralık maddî tazminatla, 200 milyon liralık manevî tazminatın hüküm altına alınmasını talep ettik.
10 küsur yıl önce, Kenan Evren aleyhine gazeteci Mehmet Yürek için açtığımız ceza dâvâsında, sanığı ceza mahkemesine getirtemeden, ifadesini mahkeme huzurunda aldıramadan yargılandığını ve sanığın beraat ettiğini, bu acayipliği ve garabeti bir türlü anlayamadığımızı ve bir türlü içimizden çıkaramadığımızı söyledik.
Ve şimdi de Adlî Tıptan gelen rapor ile sanıkların mahkemede bulunamayacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Sayın mahkemenin şu hususu bilmesini istiyoruz;
Muğlalı dâvâsını yaşadığımız günler dâhil olmak üzere şimdi de Kenan Evren'i yargılayamazlar diye kamuoyunda yerleşmiş bir kanaat vardır. Mahkemeniz bu kanaati yırtıp atmalıdır. Mahkemenin üzerinde hiçbir güç, hiçbir irade Kenan Evren’in yargılanmasını önleyemez. Komşu Mısır’da Hüsnü Mübarek bile mahkemenin huzurunda demir parmaklıklar arasında sedyede yatırılarak getirilmiş ve yargılanmıştır. Sonuçta duruşmalar takip ettirilmiş ve mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Türk mahkemesinin huzurunda da, ihtilâl yaptığı suçlamasıyla 10 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmesi istenen iki ihtilâlcinin yargılanması, her tarafından mâlûliyet akan ve güvensizliklerle dolu bir Adlî Tıp raporu ile önlenemez. Biz mahkemeden bilimsel raporlarla karar vermesini, sanıkların tıbbın tüm imkânları kullanılarak getirilmesini ve bu anayasal mecburiyetin eften püften sebeplerle zedelenmemesini talep ediyoruz.
Mahkeme yüzlerce dosyayı, gelen evrakı, talebi birer birer inceleyip cevaplanmalarına ve duruşmanın 14 Eylül 2012 günü saat 14.00'a bırakılmasına karar verdi. Bu kararlar arasında, sanıkların gerektiğinde doktor ve sağlık ekipmanı ile mahkemeye gelerek ifade vermeleri durumunda, sağlıkları yönünde hayatî tehlike ile sonuçlanacak bir durum olup olmayacağının üniversite hastanelerinden getirtilecek raporlarla öğrenilmesi de vardı.
Okunma Sayısı: 1481
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı