“Allah (cc) ‘İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim.’ buyurmuştur.”
(Buhârî, Savm 9)
Oruç dışındaki ibadetlerde az ya da çok dışarı bakan bir yön vardır. Dolayısıyla riya, gösteriş tehlikesi söz konusu olur. Oruçtaki durum farklıdır. Riya ibadetin içine giremez. Çünkü orucun dışa yansıyan yönü yoktur. Kişi evde gizli olarak yemeğini yiyip dışarıda oruçlu gibi davranabilir. Eğer kişi oruç tutuyorsa bunu sırf Allah için tutuyor demektir.
“Mükafatını ben vereceğim.” ifadesi orucun kıymetinin, faziletinin ve oruç tutana verilecek sevabın çokluğuna işarettir. Nitekim: “Hiç kimse işledikleri amellerine karşılık gözlerin aydınlığı olarak kendileri için nelerin saklandığını bilemez.”(Secde Sûresi,17.) ayetinin oruçlular hakkında olduğu bildirilmiştir.
Mezkûr ayet, “Sabredenlere mükafatları hesapsız olarak ödenecektir.” (Zümer Sûresi,10.) ayeti ve “Oruç sabrın yarısıdır.”(İbn Mâce, Sıyam, 44.) hadisiyle birlikte değerlendirildiğinde orucun mükafatı ve kıymeti daha iyi idrak edilir.
Orucun dışındaki diğer ibadet türlerini batıl ma’butları için yapanlar çıkmıştır. Müşrikler namaz kılıyormuş gibi putlarının önünde secdeye kapanmışlar, hacda Kabe’nin tavaf edildiği gibi, putlarının etrafında dolaşmışlar, putları için kurbanlar kesmişler, fakat hiç bir zaman putları için oruç tutmamışlardır. Şu halde oruç sadece Allah için yapılan bir ibadettir. Bunun mükafatını verecek olan da Allah’tır.
“Oruçlu kimsenin iki sevinç zamanı vardır; birincisi, iftar edince sevinir. Diğeri Kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıkıp orucunun mükafatı verilince sevinir.” (Nesâî, Sıyam,41.) Bu hadisten oruçluyu dünya ve ahirette büyük mükâfatların beklediği aşikârdır…