"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Dinin siyasette istismarı”nın tükenişi

Cevher İLHAN
09 Ocak 2021, Cumartesi
Türkiye’nin gerçek gündeminin ve asıl problemlerinin saptırılması hesâbına, kendilerini âdeta dinle özdeşleştirip siyasî muhaliflerini pervâsızca “din karşıtlığı”yla itham eden ve bile bile “dine aleyhtarlığa” sevk eden kışkırtıcı - kutup- laştırıcı “nefret söylemleri”yle dinî değerler tahrip ediliyor.

Bediüzzaman’ın ikazıyla “ittifak ve ittihadın temel taşı” olan “vatandaşlık muhabbet ve uhuvveti (millî sevgi ve kardeşlik) zir-u zeber (yerle bir) ediliyor. (Emirdağ Lâhikası, 393)

Siyasî rant uğruna, “ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş (kabul edilen) hutbe”ler dahi “yalandan, hîleden, şeytanî fikirlerden hâli olmayan siyaset”in propaganda aracı haline getiriliyor. (Mektûbat, 463; Mesnevi-i Nuriye, 79)

Doğrusu bu süreçte “iktidara yakın” bilinen bir yazarın “Âile dağılıyor, gençlerin hali felâket. Demek ki sadece bakanlıklar kurarak, yasa çıkartarak, ‘din ve ahlâk kültürü’ ve ‘değerler eğitimi’ ile olmuyormuş bu iş! Bizi destekleyen medyada ahlâk yerlerde sürükleniyor. Sahi, o vakıflarımız ne yapıyor, iktidar da oldunuz, paranız da var, mazeretiniz de kalmadı, peki şimdi değişen ne! Gerçek şu ki, para, şöhret ve makam ahlâkımızı bozdu. (…) Dönüştürmeyi düşünürken dönüştürüldük. Ava giderken avlandık. Biz de ötekilere benzemeye başladık…” yakınması, demokrasiyi, temel hak ve hürriyetlerin alanını geliştirmekle dine hizmet yerine din üzerinden siyasetin vardığı sonu gösteriyor. 

DİNİ İSTİMALİN ACI İKRARI

Yine “şimdiki ‘zıpırlar ‘az zamanda birçok iş başarıp’, emeksiz kazancın sırrını keşfettiler. Kaşığı belinde dolaşan birileri helâl-haram demediler. Rüşvet, torpil demediler. ‘Gayeye giden her yol meşrû idi’ bunlar için. Vurgunlarını gizlemek için, haram malın zekâtı olmayacağını, haram malla hayır yapılmayacağını bilmezden gelerek (…) hem Allah’ı, hem de insanları kandırmaya çalıştılar akıllarınca” değerlendirmesi vahim vaziyeti ele veriyor.

Keza “bir işe, ille de İmam Hatipli birinin gelmesi şart değil, ehliyet ve liyakat sahibi birinin gelmesi şart” diyen bir diğer yazarın “Türkiye’de dindarlık adına hareket eden birtakım politikacıların yanlışlarını Allah’ın dinine fatura edilmesi”nin dine verdiği vahim zararın açık ikrarı oluyor.  

Aslında bu hususta, İhvan-ı Müslimin’in Tunus kolu olan bir zamanların “siyasî İslâm partisi” Nahda hareketinin temsilcisi Raşid Gannuşi’nin, “Siyasî partilerin işi siyaset yapmaktır. Bunun dışındaki alanlarda sivil inisiyatifler rol almalıdır. İmamlar, siyasî partilerde görev almasın. Mescitler-camiler siyasetten uzak olsun. Minberler bir siyasî partinin propaganda aracı olmasın” tepkisi “din nâmına siyaset”in acı itirafı ve dersi. (www.usasabah.com, 28.11.2016)

İslâm dünyasında “din nâmına siyaset”in en evvel dine ve dindarlara verdiği zarara dikkat çekerek, “Parti kadroları artık camilerde vaaz veremeyecek, hatta sivil toplum kuruluşlarında yönetici olmayacak. Artık siyasî ve dinî alanları ayırmalıyız. Hiçbir siyasî parti dini temsil ettiğini iddia edemez - etmemeli. Din siyasetin dışında tutulmalı. Camiler, insanların bir araya geleceği mekânlar olmalı, ayrışma alanları değil” çağrısı, din ve siyaset ilişkilerinde krize giren İslâm dünyasındaki bütün siyasetler için temel ölçü oluyor.

“SİYASÎ İSLÂMCILAR İÇİN ÇÜRÜME DÖNEMİ”

Düşülen vartada başörtüsünün yeniden siyasette malzeme” olarak ortaya atılması üzerine, en son Habertürk yazarı Kemal Öztürk’ün, “İster başörtüsüne siyasî bir anlam yükleyip, Kemalist/laik kesime mesaj gönderin, isterseniz başörtüsüne dini bir anlam yükleyip dindar kesime mesaj gönderin, durum değişmez: Yani başörtüsünden siyaset çıkmaz artık. Bu konu tüketildi” cümlelerine cevaben Abdurrahman Dilipak’ın Twitter hesabından, “Başörtüsü konusu tükenmez bu gidişle, 2. faz’a geçti, Başörtüsünün cesedi kaldı elimizde, bazı kesimlerde, işin ruhunu kaybetti bazılarımız ve onlar öne çıktılar. Zaten asıl sorun da burada” paylaşımı düşülen vartalı vaziyeti ortaya koyuyor. (5.1.21) 

Ve bir İlâhiyatçı yazarın, “Bu dönem Müslümanlar ve özellikle İslâmcılar adına çürüme dönemi olarak tarihe geçecek…” cümlesi dini siyasette istimalin akıbetini özetliyor.  

Siyaset, dini istismardan artık vazgeçilmeli; Bediüzzaman’ın ikazıyla “Din mâl-ı mukaddesi umûmumiyedir (ortak kudsî değerdir), (hiçbir parti) inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına (partililerine) daha ziyade has göstermemeli”; ve “din dahilde (vatandaşlar arasında) menfi istimal edilmemeli” hakkaniyetli düsturlar esas alınmalı. (Sünûhat, 65-67) 

Okunma Sayısı: 2917
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hikmet

    9.1.2021 16:23:07

    Selamünaleyküm,9 ocak 2021 tarih yazınız tam isabet. İstismar metası biterse istimarcılarda biter İnşallah ortak değer olan nur-u iman parlar.Rıza-i İlahi daireside hareket eden muharriklerin yolu açılır.YAŞASIN SIDK ÖLSÜN YEİ'S.

  • Alperen

    9.1.2021 15:08:16

    Dini, siyasette kim istismar etmişse, hem dünyevi hem de uhrevi olarak çökmüştür. Sadece onlar mı? akıl izandan yoksun, ardı sıra gidenler de çökmüştür.

  • Halil İbrahim Karahan

    9.1.2021 11:09:31

    Allah razı olsun Rızasına uygun amel nasip etsin sağlık afiyet içinde Salih amelle geçen uzun ömürler dilerim

  • Recep ziftci

    9.1.2021 08:31:33

    Maaşallah çok güzel tespitler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı