"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Güvenli bölge’ye 200 bin konut” projesi

Cevher İLHAN
23 Ekim 2019, Çarşamba
Türkiye ile ABD arasında varıldığı belirtilen “mutâbakat”la verilen süre dolarken, Fırat’ın doğusundaki 444 km’lik sınır güvenliğinin nasıl sağlanacağı, kontrolün hangi ülkede ya da ülkelerde olacağı tartışması sürüyor.

TESBİT         

Özellikle Suriye’nin kuzeyindeki “güvenli bölge”de PYD/YPG’yi destekleyen ABD’nin sözünü tutup tutmayacağı belirsizliğini korurken, “ortak bildiri”de kapsamı ve derinliği “muğlak” bırakılan “güvenli bölge”ye sığınmacı Suriyelilerin yerleştirilmesine dair sorular da cevapsız. 

Bilindiği gibi, her fırsatta Fırat’ın doğusunda “güvenli bölge”ye bir ile iki milyon Suriyeli göçmenin yerleştirileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, BM Genel Kurulunda harita üzerinden 30 km derinliğinde ve 480 km uzunluğundaki alanda uluslararası toplumun desteğiyle yabancı fonlarla mâliyeti 23,5 milyar Euroyu bulacak 200 bin konut yapılıp ilk etapta bir milyon kişinin yaşamasının planlandığını, 5 bin nüfuslu 140 köy ve 30 bin nüfuslu 10 ilçenin oluşturulacağını söylemişti. (gazeteler, 27.9.19)

Her bir ilçede 100 metrekarelik 6 bin, her köyde 350 metrekarelik 100 metrekarelik bin konutun yapılacağı, her haneye tarım yapabileceği arazinin verileceğini, camilerin, hastanelerin, okulların, sanayi sitelerinin, gençlik merkezlerinin olacağını belirtmişti. “Amerika, koalisyon güçleri, Rusya, İran hep birlikte el ele vermek suretiyle, bu güvenli bölgede mültecileri yerleştirebiliriz. Bunu tek başına Türkiye kaldıramaz. Avrupa ve dünyanın desteğiyle, kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını üç milyona kadar çıkarabiliriz” diye konuşmuştu.

Ne var ki konunun uzmanları Suriye topraklarına yüz binlerce yerleşim yerlerinin kurulmasıyla öncelikle “Astana mutâbakatı”nda Türkiye’nin taahhüt ettiği “Suriye’nin toprak bütünlüğü” esasının çiğnendiğine dikkat çekiyorlar. “Suriye’nin bir başka bölgesinden gelen sığınmacıların Fırat’ın doğusunda başkalarına ait tapulu arazilerine, evlerine yerleştirilmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu, Türkiye’yi çok zor durumda bırakacağını ve mümkün de olmadığını belirtiyorlar. 

Gerçekten, Fırat’ın batısından, Halep’ten gelen Suriyelilere, hangi hakla Tel Abyad, Re’sulayn veya Kamışlı’daki Suriyelilerin evleri, arazileri verilecek? Bu yeni bir fitneyle çatışmaları tetiklemez mi? Sonra burada hangi devletin kanunları uygulanacak; hangi ülkenin savcıları, hâkimleri görev yapacak?

Kaldı ki başta askeri operasyona itiraz eden AB ve Arap Birliği ülkeleri olmak üzere Rusya, İran, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinden 40 milyar dolara varan bu paranın gelmeyeceği gerçeğiyle daha ilk günde bu “proje” bir ütopyadan ibâret kalıyor.

Ve bu tesbit, Suriye’nin barış ve istikrara kavuşması ve Suriyelilerin ülkelerine, topraklarına, kentlerine, köylerine, evlerine, işlerine dönmeleri için Ankara’nın Şam’la doğrudan işbirliğinin gerekliliğini bir defa daha su yüzüne çıkarıyor…

VAZİYET

“Silâhların teslimi” meselesi

“Güvenli bölge” meselesinde bir diğer husus, PYD/YPG militanlarının bölgeyi terki ve ağır silâhlarını kime, nasıl teslim edeceği.

Zira ABD Özel Kuvvetleri’ne ait silahların örgütün elinde bulunduğunu ifade eden güvenlik uzmanları, Amerikalıların “ağır silâh” nitelemelerinin farklı olduğunu, güdümlü uçaksavarların, tanksavar füzelerinin, doçkaların, roketatarların “ağır silâh” sayılmadığını nazara veriyorlar. 

Kaldı ki hangi silâhların kime nasıl teslim edildiği, örgüte verilen, bölgeye sevkedilen on binlerce TIR dolusu silâha karşılık teslim edilen silâhların listesinin tutulup tutulmadığı; Milli Savunma Bakanlığı’nın “militanların çekilmesi”ne dair görüntülerini paylaştığı konvoydaki araçlarda sözkonusu silâhların olup olmadığı bilinmiyor. 

Uzmanlar, hâlen on dört - on beş silâhlı fraksiyonun bulunduğu sahada, örgütün ağır silâhları bölge dışına çıkarmasının mümkün olmadığını, esasen şimdiye kadar bölgede hiçbir örgütün silâhları iâde etmediğini, yine “tahrip oldu”, “kayboldu” diye geri vermeyeceğini belirtiyorlar.  

Kısacası, “güvenli - tampon bölge’nin silâhlardan temizlenmesinin de muamma olduğu görülüyor. Bu bakımdan iş dönüp dolaşıyor, yine “güvenli bölge”nin temel şartlarının başında gelen bölgenin ve bütün ülkenin silâhlardan arındırılmasının temininin yine Suriye devletinin bütün ülkede kontrolü sağlamasıyla olacağı gerçeğine geliyor.

Okunma Sayısı: 3317
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı