“Mafya/yer altı dünyası-siyaset-iş dünyası-medya” arenasında ifşa edilen yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı, tehdit, şantaj ve çökmenin gırla gittiği kirli ilişkilere dair vahim ifşaatlarla ilgili siyasi iktidardan hiçbir açıklama gelmezken yargı siyasetteki tıkanıklık devam ediyor.
Hâlâ yargının harekete geçmediği iddialara vatandaşların büyük bir kısmının doğruluğuna inandıkları ve bu yüzden “iktidar cephesi”nde ciddi kırılmalara yol açtığı ifade ediliyor.
Bu vetirede yapılan son anketlerde, “iktidar cephesi”ni oluşturan AKP’nin yüzde 30-32, MHP’nin yüzde 6-7 bandında kalmasıyla “cumhur ittifakı”nın yüzde 37-39 oyu geçemediği, buna mukabil “millet ittifakı” oylarının yüzde 38- 40 civarında başabaş gittiği belirtiliyor.
İktidar partisinden kopan yeni partilerin en az yüzde beş desteğiyle bu oran yüzde 45-46’ları bulsa da, yine seçim hileleriyle, siyasi iktidarın devlet imkânlarını hoyratça istimaliyle bıçak sırtı kritik vaziyet devam ediyor. Bu durumda HDP’nin yüzde 11-12 olduğu bildirilen desteğine ihtiyaç duyuluyor.
SİYASİ KOMPLO SENARYOLARI
Kamuoyu araştırmalarındaki bir diğer tesbit, ilk kez siyasette” ciddi bir “gri alan”ın oluştuğu ve hâlâ AKP’den ayrıl(a)amayan yekûn bir “kararsız seçmen”in oluştuğu ve iktidar partisi içindeki merkez sağ seçmenin gittikçe “muhalefet bloku”na ve özellikle İyi Parti’ye yöneldiği yönünde.
Bu tablo, AKP’nin yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 65’ini doldurarak tek başına iktidar olduğu, seçmenin yüzde 48 oyunun Meclis dışında kalarak temsil edilmediği ve DYP’nin yüzde 9.7’lerde kalmasının sağlanmasıyla 12 Eylül darbesinden kalma “seçim barajı”nı aşamadığı siyasi suikastta açığa çıktığı gibi Türkiye siyasetinin ihtiyacının “merkez sağ” olduğunu bir defa daha ortaya çıkarıyor.
Bundandır ki öncelikle demokrasiyi katleden darbelerle ve ara dönemlerle kasten tasfiye edilen “merkez sağ”ın /Demokratların toparlanması istenmiyor.
Bu vaziyet, siyasi analizlerde muhalefetin kapsamlı ve dikkatli bir değerlendirmeyle “millet ittifakı” adayının “cumhur ittifakı” adayıyla arayı 13 bin oy farktan 807 bin farka çıkardığı son İstanbul mahalli seçimlerinde olduğu gibi siyasi iktidarın hiçbir seçim ve sandık hile ve tehditlerinin hükmedemeyeceği etkili bir farkın ortaya konulması gerekiyor.
Zira her ne kadar sözkonusu anketlerde vatandaşların büyük bir bölümü hâlâ oylarını rengini açıklamadan çekinip muhalefet partilerine oy vereceklerini söylemeseler de, AKP ve MHP’den kopmalar devam etse de sözkonusu “gri alan”ndaki kararsızlar “millet ittifakı”na geçmiş değil.
Bu açıdan her halûkârda “millet ittifakı”nın “demokrasi ittifakı”na dönüşmesiyle HDP’nin oylarını da “muhalefet cenâhı”na katması gerekiyor. İşte bütün komplo senaryoları bunun üzerinden dönüyor.
“MUHALEFETİN MUHALEFETE MUHALEFETİ”!
Bu bakımdan, her fırsatta Türkiye’nin üçüncü partisi HDP kriminalleştirilip “düşmanlaştırılarak” özellikle İyi Parti’deki milliyetçi mihrakların tahrikiyle HDP’yi muhalefetin ve “millet ittifakı”nın dışında tutma ve milyonlarca boşa harcatma oyunu oynanıyor.
Bir akademisyeni İmralı’ya gönderip müebbet hapse mahkîm terörist başının “AKP adayına desteğ mesajı”nı devletin ajansında duyuran, keza Kuzey Irak’taki terör örgütü elebaşının röportajını TRT’de yayınlatan siyasi iktidarın “millet ittifakı”nı altı milyon oy almış HDP’yle demokrasi çerçevesinde ortak muhalefetini “PKK ile işbirliği”, “teröre destek” ve “hıyânet” çarpıtması bundan.
Bundandır ki “millet ittifakı” bileşenlerinin, iktidarın başta gelen büyük şehirleri kaybettiği mahalli seçimlerdekine benzer HDP’nin ülke çapında “millet ittifakı”na desteği “suçmuş” gibi lanse ediliyor.
Bunun içindir ki her fırsatta “parti kapatmaya karşı oldukları”nı söyleyen, daha birkaç sene önce “kapatılma badiresi”ni atlatanlar, “kapatma davası” şantajının “Demoklesin kılıcı” gibi sallandırılmasıyla bu partinin oylarını dağıtma ve bu parçalanmadan oy kapma kumpasını kurmaktalar.
Oysa Meclis’in devre dışı bırakıldığı, denetim işlevinin ıskartaya çıkarıldığı “tek kişilik yönetim”de Türkiye’nin ekonomiden dış politikaya, tarımdan eğitime her alanda çöküşe gittiği ve en vahimi toplumun ahlâkî tefessühle savrulduğu vartada, artık parti hesâplarının değil, öncelikle demokrasinin ve hukukun tesisi için partiler ve siyaset üstü yaklaşımların öne çıkarılması icâb ediyor.
Siyasi komplo senaryolarını boşa çıkarmanın, kırılgan kritik vaziyeti aşmanın yolu bu...