Provokasyonlar arenasında, gittikçe eriyen “iktidar cephesi”nin elinde kala kala HDP üzerinden muhalefeti kriminalize etme bayat bahanesi kalmış.
Bir yandan bu partinin terör örgütü ile arasına mesâfe koymasından dem vurulurken, altı milyon oy almış, Hazine yardımı alan, Meclis Başkanvekilinin Meclis çalışmalarını yönettiği Türkiye’nin üçüncü partisini dışlayıp PKK’nın yanına itme tuzağına düşülüyor.
Bütün komploları boşa çıkan siyasi iktidar, yeniden bu parti üzerinden demokratik siyaseti hedef alıyor. Siirt’te bir vatandaşın İyi Parti lideri Akşener’e karşı “Burası Kürdistan!” demesi ve daha önce kendisine hakaretten ceza alan birinin Bingöl’de esnaf ziyaretinde partililerin arasına sokulup yeniden tahkirler savurması bunun son tezâhürleri.
Bu açıdan, özellikle son süreçte HDP yetkili kurullarının “tek kişilik otoriter sistem”e karşı demokrasiyi, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığını esas almakla “millet ittifakı” ve “demokratik parlamenter sistem işbirliği” ekseninde yer almaları çok önemli.
Halbuki yetkili mercilerce her fırsatta “Türkiye partisi” olarak ülkenin bütünlüğünden yana demokratikleşme zemininde yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle demokratikleşmenin tahkimini kapsayan demokratik taleplerini deklare eden ve “geçiş dönemi ilkeleri” ışığında güçlü demokrasi ve evrensel standartlarda adâlet sistemini savunan HDP’yi de dahil ederek demokrasi mücadelesi verilmeli.
ORTAK DEMOKRATİK MÜCADALE
Bu hususta kamuoyuna açıklanan “demokrasiye, adâlete, barışa çağrı deklarasyonu” başlıklı “demokrasi tutum belgesi”nde, “sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil, müzâkere ve diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur” teyidi esas alınarak hatalardan cayılması uyarıları yapılabilir.
Partinin eski eş genel başkanı Demirtaş’ın “Kürt sorunu’nun Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı olduğu, savaş politikaları, silâh ve çatışma yöntemleri yerine, Meclis’in diyalog ve müzâkere seçeneklerinin tarihsel ve güncel olduğu aşikârdır” perspektifi nazara verilebilir.
Milletin birliği ve ülkenin bütünlüğü kapsamında “çözüm mercii”nin millet irâdesinin temsilcisi Meclis olduğu ve demokratik çözümde Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazır olduğu” açıklamasından hareket edilebilir.
İyi Parti, HDP’lileri peşinen tahkir ya da “terör örgütünün yanında konumlandırmak”la “iktidar cephesi”nin eline insafsızca istimal edeceği kozlar vermekten sakınmalı.
Ve unutulmamalı ki, Türkiye’de demokratik merkez sağın asıl adresleri olan Demokrat Parti’de, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi’nde en ileri milliyetçilerle Kürt aşiretlerinden temsilciler aynı demokratik çatı altında birlikte vatanın bütünlüğü, milletin birliği ortak paydasında buluştular. Birlikte demokrasi mücadelesi verdiler.
“BAYAT OYUN” BOŞA ÇIKARILMALI
Bundandır ki bu bayat oyuna karşı demokratik muhalefet, hiçbir komplekse kapılmadan, İmralı-Kandil-Oslo’daki terörist başını ve terör örgütü elebaşlarını “merci ve muhatap” tanıyan “Saray siyaseti”nin saptırmalarını boşa çıkarmalı; demokratik muhalefeti parçalama tuzağına düşmemeli.
Yol kesen, kimlik soran, adam kaçıran, örgüte militan yapmak için çocukları dağa kaldıran, şantiye basan, iş makinelerini ateşe veren, haraç-vergi toplayan, halk mahkemeleri” kuran, “kamu binalarına, polis karakollarına saldırıda bulunan terör örgütü başı ve elebaşlarıyla “müzâkere masası”na oturan AKP iktidarının oyununa gelmemeli.
Terör örgütünün, 80 bin silâh ve 200 ton patlayıcıyı depolamasına, terörist başının ileri sürdüğü “halk isyanı” için bombalar, roketatarlar, silâh ve mühimmat yığmasına seyirci kalan, terör uzmanı özel harekâtçıları çekip operasyonları yasaklayan, mülki âmirlerle askere ve polise “ilişmeyin!” tâlimatıyla örgütün bölgeyi âdeta “teslim” almasına ortam oluşturan iktidardakilerin tahriklerine kapılmamalı.
“Demokrasi ittifakı” şiârıyla ortak demokratik mücadele plâtformunu büyütmeli…