Dünya bir köy olmakla birlikte mahalleler ve evler arasında henüz bir denge kurulabilmiş değil.
Zaten kavgaların, savaşların ve ihtilafların da bir sebebi bu değil mi? Dünyanın imkanları insanlar ve ülkeler arasında adil şekilde paylaşılmış olsa yer yüzüne barış hükmetmiş olmaz mıydı?
1 Nisan’da bir televizyon kanalında tıp uzmanları arasında yaşanan atışma ve tartışma Türkiye’nin müzmin dertlerini gündeme taşımış oldu. Aşırı övünme ve bu yöndeki siyasi sözler sebebiyle dünyanın neredeyse bütün ülkelerinin Türkiye’ye düşmanlık beslediğine inananlar çoktur. Elbette düşmanlık güdenler vardır, ama dost olanlar yok mu? Bütün dünya bize düşman ise, bazı yabancı ülke siyaset adamlarının müsbet açıklamalarını nereye koyacağız?
Türkiye’den bilhassa Avrupa ve Amerika’ya ‘beyin göçü’ yaşandığı da bir vaka. Türkiye’yi idare edenler aksini söylese de maalesef durum böyle. İşte, 1 Nisan’da yaşanan TV tartışmasında programa Amerika’dan katılan Türk tıp ilim adamı, Amerika’nın sağlık sistemini eleştirip ülkemizdeki ‘bedava tedavi’yi haklı olarak övdü. Ancak mesele bu kararla bitmedi. Aynı profesörün kendi twitter hesabında
paylaştığı bir video tartışma konusu oldu. Videoda, çalışmalarını Amerika’da sürdüren Türk profesör ile Türkiye’den Amerika’ya eğitim almaya giden Türk doktorla arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
Çalışmalarını Amerika’da sürdüren Türk prof: -Hoşgeldin
Türkiye’den ABD’ye giden yeni doktor: -Hoşbulduk hocam
-Şimdi Arkansas Kalp Hastanesini gördün. Bu ikinci günün. Türkiye’de bir çok yeri de gördün. Aradaki farkı bize de söylerseniz çok seviniriz.
-Tabii ki hocam. Dün hızlı bir başlangıç yaptık. Burada 6 salon var. Bir tanesinde (tıbbı terim, anlayamadım/fç) yapılırken hemen öbür tarafa geçtik. (Yine bir tıbbi terim) Ona yetiştik. Oradan çıktık ikinci (...) vakası geldi. Tekrar (tıbbi terin) yaptık. Dün yapısal kalp hastalıkları üzerinde çok çeşitli işlemler yapıldı. Bugün daha çok korona ve (....) hastalıkları, Türkiye’de bulamadığımız, kullanamadığımız cihazlarla beraber muhteşem işler yapıldı. Hem damarın ön tarafından hem arka tarafından çift geçişler yapılıp balon, stent, çok çeşitli vakalar gördük şu kısacık iki günde. Total burada bulunma süremiz 5-6 saattir, bu saydığım vakalar.
-Burada açılamayan bir damar gördün mü?
-Görmedim hocam. El damarlarından boyun damarlarına kadar bütün damarlar açılıyor.
-Kesin. Böyle bir şey var mı Türkiye’de?
-Yok.
-Oradan buraya eğitim için, gerçekten çalışmak isteyen insanları getirmek istiyoruz.
-Kesinlikle hocam. Biz de iyi ki gelmişiz. İyi ki sizinle tanışmışız. Böyle bir fırsatı yakalamışız. Darısı diğer arkadaşların başına.
-İnşallah. Peki, çalışma ekibimize ne diyorsunuz?
-Öncelikle çalışma koşullarınız çok güzel hocam. Bu düzenin Türkiye’de yapılabiliyor olması sizin sayenizde olacak diye düşünüyorum, inşallah.
-İnşallah, amacım o.
Şimdi bu konuşmadan ne anlaşılır? Teknik olarak Amerika’nın önde olduğu anlaşılmaz mı? Peki, o seviyelere çıkmak için çalışmak yerine boş övünmenin bir anlamı var mı? Doğrudur, Amerika’da sağlık tedavilerin çok pahalı olduğunu zaten herkes söylüyor. İyi de buna rağmen, bu ‘kötü’ durum ortadayken o yöne teveccüh niye?
Bakınız, “ABD’de sağlık sistemi çökmüş” mealinde konuşan profesör dahi, TV’de katıldığı ve tartıştığı o programda ne dedi: “Bir şey diyoruz. Diyorsunuz ki ‘Bilimsel Kurul.’ Tamam varsa ‘Bilimsel Kurul’ın yapsın ne yapacaksa. Türkiye’de bunun için kaçtım ben!” (Habertürk TV’deki Türkiye’nin Nabzı programı, 1 Nisan 2020)
Asıl mesele ilim adamlarını Türkiye’den kaçıranın ne olduğunu bilmekte... Konuşa konuşa, tartışa tartışa dertler çözülür inşallah.