Nasip oldu bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ettik ve tekbirlerle uğurladık. İnşallah anlamına uygun olarak idrak edebileceğimiz yeni bayramlara kavuşmak da nasip olur.
Geçen yıl olduğu gibi uğurladığımız bu Kurban Bayramı’na da virüs salgını damga vurmuş oldu. Gerek camilerdeki bayramlaşma ve gerekse bayram dâvetleri ‘mesafeli’ oldu. Uzmanların ikazları gereği öyle de olması icap ediyordu. Son günlerde salgın yeniden artış göstermiş olsa da, kısıtlamaların kalkması ‘salgın bitti’ şeklinde anlaşıldı ve tedbirler büyük ölçüde gevşedi. İnsanlarda bir tereddüt meydana geldiği için tedbirler tam olarak uygulanamadı. Maskeler kısmen muhafaza edilse de mesafeler biraz ihmal edildi. Bayramlaşma esnasında kucaklaşmalar olmasa da büyük ölçüde tokalaşmalar dikkat çekti. Bazıları ‘yumruk’ tokuştururken çoğunluğun tokalaşması toplumdaki kararsızlığı akla getirdi.
Elbette bu notlar, büyük ölçüde Çayeli, Senoz Vadisi’ndeki köyleri anlatıyor, ama başka yerlerde bu tabloların tekrarlandığını tahmin etmek zor. Salgınla ilgili yapılan yayınlar her geçen gün tereddütleri arttırıyor.
Kurban Bayramı’nda gündemi meşgul eden konulardan biri de kurbanların kesimi esnasında yaşananlar oluyor. Nasip oldu biz de tekbirlerle kurbanımızı kestirdik. Ancak kurban kesim yerlerindeki imkânların biraz daha iyileştirilmesi icap ediyor. Meslekleri icabı kurban kesenlerde her halde acıma hissi biraz kayboluyor. Oysa kurbanlık hayvanlara iyi davranılması ve şefkatle kesilmesi önemli tavsiyelerden biridir.
Kurban kesimi yapan sivil toplum kuruluşları ya da derneklere bazı kalite standartları getirmek isabetli olur. Kurulan kesim merkezleri mutlaka teknik imkânlarla donatılmalıdır. Meselâ, bugünkü imkânlarla kurbanlık hayvanı canlı olarak tek bacağından havaya kaldırıp kesime yatırmak hayvana eziyetten başka bir anlam taşımıyor. Bizim kurbanımızın kesildiği tesiste ilgili kişilere bu hatırlatmaları yaptık ve inşallah seneye daha iyi imkânlarla kurban kesileceği sözünü aldık.
En sıkıntılı uygulama kurbanların kesimi esnasında yaşanıyor. Düşünün ki 300 kiloluk bir hayvanı tek ağından asıp kaldırılınca hayvan canlı iken ayağı icabında kırılıyor, yaralanıyor ve kanları akıyor. Bu uygulama hayvana eziyet değil mi? Onun yerine biraz masraf ederek büyük tesislerdeki ‘hayvan kesim aparatı’nı her kurban kesim tesisine kurmak gerekir. Bilindiği üzere büyük tesislerde hayvanlar sanki kantara çıkarmış gibi bir platforma çıkarılıyor ve zahmetsizce tekbirlerle kesiliyor. Aynı uygulamanın her kurban kesim yerinde olmasını temin etmeye çalışmak isabetli olur.
Nihayet olarak virüs salgını köylerimizdeki bayram alışkanlıklarının da mecburen değiştirdi. Önceki yıllarda bayram namazlarından sonra bir mahallede oturanlar diğer mahalleye ‘sabah kahvaltısı’na gider ve topluca köyün her evi ziyaret edilirdi. Artık bu buluşmalar olmuyor ve ziyaretler de asgariye inmiş durumda.
Bu vesile ile salgınsız, sıhhatli, huzurlu ve duâlı bayramlara kavuşmayı temenni ediyoruz. Amin.