"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diplomasiyi unuttuk mu?

Faruk ÇAKIR
26 Ekim 2021, Salı
Türkiye’yi idare edenlerin en iddialı oldukları konuların biri de dış politikaydı.

Yıllarca ‘komşularla sıfır sorun’ diye beyanlarda bulundular ve bu sözlerin karşılığını da ‘iktidar’ olarak aldılar. Ancak bu politika sağlam temellere oturtulmadığı için iş gele gele; ‘bütün komşularla baştan sona sorun’ halini aldı.

Komşularla ve hatta mümkünse bütün dünya ile ‘sıfır sorun’ olması elbette arzu edilen bir durumdur. Ancak bu, iyi planlanmış ve diplomasinin öne çıktığı bir dış politika ile mümkün olabilir. Her gün değişen dış politika anlayışıyla ‘sıfır sorun’ halini devam ettirmek mümkün olmuyor.

Hatırlanacağı üzere gündemde “10 ülkenin büyükelçisini ‘istenmeyen adam’ ilân etme” çalışması var. Eğer verilecekse bile böyle önemli bir kararı bir kişi mi verir? “ 10 ülkenin büyükelçisini göndermek için çalışma yapılmasını emrettim” manasına gelen bir beyan, ‘meclis’ ve ‘birlikte karar verme’ ile yan yana gelebilir mi?

Dünyanın geldiği nokta bakımından bazı konular artık ‘iç işleri’ olmaktan çıkmış durumdadır. ‘İnsan hakları’ da bunlar arasındadır. Bir ülkede insan haklarına aykırı işler yapılıyorsa ‘yabancı ülke’ler de o konuda görüş beyan eder hale gelmiştir. Aynı şekilde ülkemiz de icap ettiğinde başka ülkelerdeki ‘insan hakları ihlâlleri’ hakkında görüş beyan ediyor ve hatta insan haklarını ihlâl eden ‘yabancı ülke’leri kınıyor. Haklıdır, çünkü artık ‘insan hakları’ meselesi bütün insanlığın ve dünyanın meselesidir. 

Bazıları diyor ki, “Büyükelçiler bu işlere niye karışır.” Belki bu tepkiler kulağa hoş gelebilir, ama işin aslı ve esası ‘insan hakları’ olunca sınırlar ikinci plana itiliyor. Hem, kişilerden bağımsız olarak büyükelçiler Türkiye’nin de uymayı çok önceden kabul ettiği ve ‘anayasadan da üstün’ gördüğü AİHM kararlarını hatırlatmış oldu. Bunları ifade etmek, büyükelçileri savunmak değildir. Acaba bu ‘kriz’ sonrası atılması icap eden ilk adım bu muydu? Yoksa öncelikle diplomasi yolları kullanılarak elçiler ya da temsil ettikleri ülkeler nezdinde çalışma yapılması mı icap ederdi?

Sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla, iktidarın almaya karar verdiği bu kararı çok azı müstesna ‘taraftarları’ da tasvip etmiyor. Bazı aşırı muhipler “Yaşa, var ol” dese de büyük çoğunluk en azından sessizliğe bürünmüş durumda. En azından ilk günlerde bu kararı destekleyecek şekilde kampanyalar başlatılmadı. Hatta ve hatta, iktidarın en önde destekçisi bir medya organının başyazarı şöyle demiş: “Örneğin, şu anda Türkiye’deki yargı sistemini eleştiren 10 ülkeyle neredeyse diplomatik ilişkileri kesmek üzereyiz. Oysa bu gibi durumlarda daha esnek tepkilerle gerginlikler azaltılabilir. Bilmemiz gereken, şu anda iç kamuoyunu bu tür gerginlikler tatmin etmiyor. (...) Bu gibi durumlar ortadayken Türkiye’nin bütün dünyayla kavgalı gibi görünmesi pek hoş olmuyor.” (Mehmet Barlas, Sabah, 24 Ekim 2021)

Netice değişmez: Akılla hareket eden kazanır; his, heyecan ve keyfi hareket edenler kazanmıyor. Türkiye bin defa düşünüp bir defa adım atmak durumundadır. Hele dış politikada ve hele günümüzde...

Okunma Sayısı: 1462
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı