Siyasetin yalan üzerine kurulduğunu bilenler ekseriyetle hayal kırıklığına uğramazlar. Bu gerçeğin farkına varamayanlar da ömürleri boyuncu ‘hayal kırıklığı’ yaşamaktan kurtulamazlar. Bu bakımdan siyasete mesafeli olmak iyidir.
Siyasette en çok şikayet edilen konulardan bir de, milletvekili ya da belediye başkanlarının ‘parti değiştirmesi’dir. Parti değiştiren vekillere eskiden beri iyi gözle bakılmaz ve tenkit edilir, buna rağmen parti değiştirmeler de sürüp gider. Böyle durumlarda en zor durumda kalanlar ise “kraldan fazla kralcı” olanlardır. Bir vekil ya da belediye başkanı parti değiştirdiğinde onu alkışlayanlar ya da kınayanlar; belli bir süre sonra aynı vekilin yeniden parti değiştirmesi ya da önceden ayrıldığı partiye dönmesi üzerine adeta şoka girmiş oluyorlar. Maalesef siyasetin temelinde bu yanlışlar var. Parti muhabbeti sebebiyle eşini, dostunu ya da akrabasının hatırını kıranlar sonra pişman olup hatalarını görmüş oluyorlar; ama ekseriyetle iş işten geçmiş oluyor.
Geçmişte iktidar partisini en ağır dille suçlayanların bugün neredeyse ‘iktidar partisini temsil ettikleri’ görülmüyor mu? Bu karar zıt tavırlar siyasete olan güveni tamamen yerle bir etmiş olmuyor mu?
Kuruluş yıl dönümünü kutlayan iktidar partisi içinde bazı siyasetçilerin ‘özeleştiri’ yapmaları dikkat çekiyor. Bu eleştiriler arasında iktidar partisinin ciddi bir yol ayrımında olduğunu söyleyenler de var. Bazı partililer de ‘tuhaf zamanlardan’ geçtiklerini beyan edip iktidar partisinin kurulduğu ilk günleri hasretle aradıklarını ifade ediyorlar. Dikkat çeken başka bir yorum da iktidar partisinin ‘milletin partisi’ olmaktan ‘devletin partisi’ olmaya dönüştüğü şeklindeki değerlendirmelerdir.
Tabii ki bütün bu yorumlar iktidarın girdiği ‘hatalı yol’u göstermiş oluyor. Ancak iktidar partisi idarecilerinin bu yorumları çok da dikkate aldıkları söylenemez. Bu beyanlar daha çok temennide kalmaya mahkum gibi duruyor. İktidarın “Türkiye gerçekleri”nden koptuğu artık tartışma konusu bile değil. İsraf içinde yüzen ve bunca ikaz ve itirazlara rağmen bu konuda müspet bir adım atmayan idarecilerin insafa gelmesi mümkün olur mu?
Hem, bunca haksızlık ve adaletsizlik sürüp giderken “Yaş da kuru ile birlikte yanar” tavrı sergileyen ve Türkiye’yi ‘hak, hukuk ve adalet yolu’ndan sürekli olarak uzaklaştıran bir anlayışın millete faydalı işler yapma ihtimali olabilir mi?
Maalesef “haksızlığı hak iddia edenler” hem kendileri kaybetti hem de millete kaybettirdiler. Her şeye rağmen inşallah en kısa zamanda ‘adalet yolu’na dönüş mümkün olur.