Ekonomik krizin doğrudan etkilediği sektörlerden biri de yayıncılık sektörüdür. İlk emir olarak “Oku!”ya muhatap olan “İslam dünyası”nın kitap okuma noktasında çok daha ileride olması icap ederken, maalesef ne ‘basılı kitap’ları ne de ‘kainat kitabını’ gerektiği kadar okuyabilmiş değiliz.
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ‘2023 Kitap Pazarı Raporu’na göre geçen yılı 400 milyon 340 bin 577 adet kitapla kapatan Türkiye, nüfusundaki 5 milyonluk artışa rağmen 2016’dan beri yerinde saymış. Son sekiz yıldır bir adım mesafe katedemeyen yayıncılık sektörünü, süregelen kağıt krizi, dağıtım sektöründeki tekelleşme, dijitalleşme ve dövizdeki kur artışı ile bir bakıma çıkmaz sokağa girmiş denilebilir.
Bu rapor karşısında dizlerimizi dövmemiz icap etmez mi? Yorumlara göre yayınevlerini zor günler bekliyor. Peki, Türkiye’yi idare edenlerin bu konuda br planı, bir çözümü, bir çıkış yolu teklifi var mı? Hal ve gidişe bakılırsa idarecilerin böyle bir derdi yok.
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin (TYB) ilgili raporuna göre 85 milyon nüfuslu Türkiye’de 2023 yılında 400 milyon 340 bin 577 adet kitap üretildi. Kişi başına kabaca 5 kitap basılmış oluyor, ama kişi başı kitap okuma sayısı ne yazık ki çok daha düşük.
Raporda dikkat çekilen bilgilerden biri ise, Türkiye’de kitap üretim miktarının hâlen 2016 yılındaki seviyelerde seyretmesiymiş. TYB, 2016 tarihli raporunda o yıl toplam 666 milyon 865 bin 579 adet kitap üretildiğini, bu kitapların 404 milyon 129 bin 053 adeti için de bandrol alındığını kaydetmiş. Yani Türkiye’de yayıncılık sektörü aradan geçen sekiz yılda nüfustaki 5 milyonluk artışa rağmen, kitap üretiminde mesafe kaydedememiş. (karar.com, 5 Eylül 2024)
Türkiye’yi idare edenleri bir defa da ikaz etmek gerekir ki; hem kitap lazım hem de kitap okuyan gençlik. Bunu yapmak elbette kolay değil, ancak hedef bu olmalı. Acaba daha uygun fiyata kitap basılabilmesi için ciddi anlamda bir çalışma var mı? Elbette Türkiye’nin imkanları bellidir, fakat bazı ‘stratejik alan’lar desteklendiği gibi kitap yayını da desteklenmelidir. Kitap okumanın teşvik edilmesi ‘hayat memat meselesi’ olarak görülmeli. Tarımı, sanayiyi ve benzer alanları desteklediğimiz gibi ‘kitap ve yayıncılığı’ destekleyecek köklü adımların atılmasında hayati önem vardır.
Türkiye maddi anlamda çok zengin olsa ve silahlanma yarışında ‘büyük devletler’i geride bırakmış olsa ama eğer kitap dostu bir gençliğe sahip değilse; geleceğe güvenle bakabilir mi?
Kitabı ve kitap okuyan gençliği desteklemek bizim için stratejik öncelikli iş olmalı vesselam.