Sebepleri değişse de ölüm hakikati değişmiyor. Son günlerdeki ölümlerde daha çok virüs salgını sebep olmuş gibi görünüyor. Salgın, yakinen tanıdığımız, köy komşumuz, aile ve baba dostu, emekli müftü Yahya Alkın’ın da ‘vatan-ı aslisi’ne göçmesine sebep oldu. Yeri, mekânı Cennet olur inşallah. Amin.
Köydeki aile isimleri Dehrioğlu olan Yahya Alkın Hocanın hem kendisi hem de ailesi Risale-i Nurlar’la tanışmış ve pek çok kişinin bu eserlerle tanışmasına da vesile olmuştu. Allah razı olsun, bizim de Nurlar’la tanışmamıza dolaylı olarak vesile olmuşlardır. Yahya Hoca, Risale-i Nurlar’ı erken yaşlarda, Bediüzzaman’ı ziyaret eden ağabeyi Yusuf Okumuş Hoca vasıtasıyla tanımış. Bu vesileyle Yusuf Okumuş Hocamızı da rahmetle yad ederiz.
Yahya Hocamızla hem hemşehri, hem köy komşusu ve hem de baba dostu olması sebebiyle uzun yıllara dayanan bir irtibatımız vardı. Çok sık görüşür ve sohbet ederdik. Yeni Asya’da çalışmamız ve Risale-i Nur ortak noktası sebebiyle o bizim için ağabeydi. Yeni Asya’nın ilk yıllarında ‘görüşler’ sayfasında yazıları yayınlanmış ve hatta o yazılar “Bize Göre Durum ve Gerçek” adıyla kitap olarak da basılmıştır.
Din eğitiminin sıkıntılı olduğu yıllarda hıfzını tamamlamış, imam hatip lisesini ve sonrasında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (şimdiki Marmara Ü. İlahiyatı) okumuş, imam hatiplik ve müftülük yapmıştır. Türkiye’de dinî ve ilmî anlamda birçok önemli ismi yetiştirmiş olan DİB Haseki Eğitim Merkezi’nde (şimdiki adı: Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi) uzun yıllar çalışmış ve hatta emekliliğinden sonra da burada tefsir’ dersleri okutmuştur.
Yahya Hocamız tefsir sahasında uzman olması sebebiyle her konuşmasında, her vaazında ilâhiyat camiasına ve cemaate Risale-i Nur’dan bahsetmiş ve tavsiye etmiştir. Yahya Hocamızla ilki Köprü Dergisi’nde yayınlanmış olan çok sayıda röportaj yapmak nasip oldu. Hemen her sohbetinde Risale-i Nur’un diğer tefsirlerden farkını anlatır ve misaller verirdi. Yeni Asya’da yayınlanan bir röportajında şöyle demişti: “İslâm’a, insanlığa hizmet için uğraşan ve bilhassa bu sahada resmen görevli olanlar ‘Derya içinde deryayı bilmeyenler’ gibi olmamalıdır. Bu, büyük bir kayıp olur. Meselâ; tefsir ve belâgat sahasında çalışan bir zâtın, bir ilim adamının; husûsiyle 12. Söz, 25. Söz, İşârat-ül İ’câz ve Muhakemat’ı mutlaka okuması lâzımdır. (...) Kur’ân tefsiriyle uğraşan ilim adamlarının bu defineden mahrum kalması önemli bir kayıptır. (...) Bediüzzaman (ra) usul-ud din ve kelâm sahasında hiçbir özenti ve taklide girmeden çok mükemmel bir Kur’anî çığır açmıştır. Külliyat meydandadır, ilim ehlinin araştırmalarına açıktır.” (Yeni Asya, 18 Eylül 2013)
İstanbul’da bulunan köy komşusu ve hemşehrilerimizin katıldığı sohbet toplantılarına da Yahya Hocamızı konuşmacı olarak dâvet ederdik. Her defasında gelir, Risale-i Nurlar’dan okur ve gençlere de bunları okumayı hararetle tavsiye ederdi.
Gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular Ağabeyle de çok eskiye dayanan muhabbeti vardı. Kutlular Ağabey “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için mahkûm olunca cezaevi savcılığından izin alarak birlikte ziyaretine gitmiştik. Gazetemizi siyasî ve sosyal konulardaki tavrından dolayı bilhassa takdir eder ve yayınlanan kitapları takip ederdi. “Bediüzzaman Ajandası” ve “Bediüzzaman Takvimi”ni özellikle takdir ve tebrik etmişti.
Başta ailesi ve yakınları olmak üzere Senoz Vadisi’ndeki hemşehrilerimize de başsağlığı diliyoruz. Mekânı Cennet olsun inşallah. Amin.