Biz yine de ihtiyatla yaklaşıp “doğru ise” kaydını düşerek gündemdeki bir haberi hatırlatalım:
Türkiye’de sosyal destekle hayatını sürdürenlerin sayısı son 6 ayda yarım milyon artarken, yardımlara muhtaç hale gelen toplam kişi sayısı da 17 milyonun üzerine çıkmış.
Görüşleri alınan bazı vatandaşlar, yardıma muhtaç hale gelmekten ve geçinememekten yakınmış. Sosyal yardım aldığını söyleyen bir vatandaş ise, “(İdareciler) Bana yardım verip övüneceğine bana güzel imkan versin ben kendi hayatımı kendim idame ettireyim. Ben niye kapı kapı dilenci gibi yardıma gideyim?” demiş.
Sosyal destek alarak geçinmeye çalışanların sayısının her geçen gün biraz daha artması ve toplamda neredeyse 20 milyona yaklaşması acaba övünülecek bir durum mudur? Türkiye nüfusunun 5’de 1’inin devletten ya da değişik kuruluşlardan yardım almak mecburiyetinde kalması en başta Türkiye’yi idare edenlerin problemi değil mi? Siyasetçi ve idareciler yardıma muhtaç sayısının artmasıyla mı yoksa ‘yardım edecek vatandaş kalmadı’ diyerek mi övünmeli?
“Muhtaçlara yardım” meselesi gündeme geldiğinde tartışılan önemli bir konu daha var. Acaba bu yardımlar gerçekten ‘muhtaç’lara mı gidiyor yoksa muhtaç olmadığı halde bir şekilde kendilerini muhtaç gösterenlere mi?
Daha önce bir vesile ile bahsini ettiğimiz bir ‘yardım’ meselesini tekrar hatırlatmak icap etti. Geçmişte bir belediye başkanının hanımının fakir fukara ve muhtaçlara yardım için çeşitli organizasyonlar yaptığı bir dönem medyaya yansımıştı. Biz de bu haberlerden yola çıkarak bir tanıdık vasıtasıyla gerçekten yardıma muhtaç olan bir ailenin ismini ve adresini vererek “Gerekli araştırmanın yapılmasını, şartlara uyuyorsa yardım yapılmasını” talep ettik. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra “Her halde yardım yapılmıştır” düşüncesiyle neticeyi sorduk. Aldığımız cevap tam bir “Türkiye gerçeği” idi. İlgili kişi, “Yardım almak isteyen ailenin, oturduğu ilçenin iktidar partisi ilçe başkanlığında üye kaydının olup olmadığını” sormuş. Bu cevabı duyunca “Böyle işleyen bir ‘sistem’in yapacağı yardıma ihtiyaç yok” diyerek yardım talebinden vazgeçildi.
Gerçekten de mesela bir ailenin, bir kişinin, bir öğrencinin yardıma muhtaç olup olmadığını araştırmak yerine onun ‘iktidar partisine üye olup olmadığını’ sorgulayan bir yardım anlayışı olabilir mi? Böyle işleyen bir sistemin yardıma muhtaçlar arasında dahi olsa adaleti sağlaması beklenebilir mi?
Türkiye’de yaşayan her 5 kişiden 1’inin ‘yardıma muhtaç’ olması hayra alamet değil ve bu tablo ile hiç kimse övünmemeli vesselam.