Salerno’da Müslümanların eserlerinden büyük faydalar sağlamayan doktor yoktu. Rahiplerle ruhanî meclislerin Mukaddes kilise aleyhine saygısızca bir hareket saydıklarını mütemadiyen söylemelerine rağmen, Haçlı krallarından çoğunun karşı taraf (yani Müslüman) doktorlarını tercih ettiklerini, aynı anlarda Ren kıyısındaki Köln’de, genç tıp talebesi Alman Archipoeta, “İslâm güneşinin” altında gelişen Salerno Tıp Mektebinin şöhretini terennüm ediyordu.
Arapça’dan Latince’ye yapılan tercümeler cereyanı duraklamadan, İspanya ve Sicilya üzerinden Şimalî İtalya’ya akar, en sonunda bütün Avrupa’ya yayılır. İbn-i Sina’nın “Kanun’u, Razî ve İbn-i Rüşd’ün eserleri gibi artık bilinen eserler defalarca tercüme olunurlar. Yapılan bu tercümelerle, yeni ve değerli gerçek malzemenin taşımış şekli, bir süngere nüfuz edercesine kuru ve fakir Batı toprağının içine işliyordu. Bu suretle müteâkip asırlarda hiçbir âlimin içtinab edemeyeceği bir fikrî hareket meydana gelmiş oluyordu.