"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne yediğini bilmeyen toplumda, temiz ve helâl beslenmenin zorluğu (4)

Feyzullah ERGÜN
14 Temmuz 2021, Çarşamba
Lezzet odaklı beslenmenin doğuracağı olumsuzluklar, manevî dünyamızı da etkilediğinden lezzet duygularının frenlenmesi çok önemlidir.

Maddî manevî dünyamızı nurlandıran Resulullah’ın (asm) çok manidâr hadis-i şerifleri ile bu hakikati, ibretle tefekkür etmemiz ve Sünnet-i Seniyye’ye uymamız, hayatımıza iki cephesiyle can katacaktır. Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) buyurdular ‘Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin, hiçbir duâsı kabul edilmez.’” (Buhari, 7/23) Yine Hz. Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) bir gün ‘Ey Rabb’im, Ey Rabb’im’ diye duâ eden bir yolcuyu zikredip, dedi ki; “Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve haramla beslenmektedir. Peki, böyle bir kimsenin duâsına, nasıl icabet edilir?” (Müslüm, Zekât: 65) Bu ikazlar, başta tüketiciler olarak, kendimiz ve aile fertlerimiz olmak üzere gıda üreticileri, satıcılar ve gerçek anlamda, gıda kontrollerini yapmayan ilgilileri, derinden sarsmalıdır.

Yerleşim alanlarının büyümesiyle her geçen gün daha da artan şehirlerdeki nüfus yoğunluğu gıda kontrollerinin yeterli kalitede yapılmasını zorlaştırmaktadır. Zira bilim çevrelerinde ispatlanmıştır ki; kimyevî katkı maddeleri ve genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO) ihtiva etmeyen, sentetik ve kimyevî maddeler bulundurmayan gıdalara bulaşmayan ve kullanmayan, büyük yerleşim alanlarından uzak, sade gıdalarla beslenen kırsal kesimlerdeki dağ köyleri ve yaylalarda yaşayan insanlara; yıkıcı hastalıklar ve kanserin -şehirlere oranla- uğramamış olması fıtrî beslenme ile yakından ilgilidir. Bu uygulamalardan anlaşılıyor ki herkes, kendisi ve sorumlu olduğu kişilerin sağlığı için, sağlıklı ve kaliteli ürünleri arayıp bulmaya gayret etmelidir. Çünkü bazı gıda üreticileri tüketicilerin ne yediklerini bilmelerini istememektedir.

Hayret edilecek bir gerçektir ki Avrupa Birliği’nin, gıda ile ilgili 2009 tarihli bir dokümanında “Bugün değil, ancak bir gün, Avrupalılar satın aldıkları ekmeğin ununun, nereden geldiğini bilecekler.” 7 denilmekte ve geniş anlamda tüketicinin bilgi edinme hakkına, saygı duyulmadığını itiraf etmekten çekinilmemektedir. Helâl, haram noktasında unutulmaması gereken bir nokta da helâl ve temiz kazanç elde edildiği halde evlere haram lokma girebilme imkânlarının artmış olmasıdır. Tertemiz bir alın teri ile kazanılan gelirlerin, kolayca harama dönüşebileceği unutulmamalıdır. Bu düşünceler çerçevesinde, haram ve şüpheli şeylerden uzaklaşmaya çalışmak da “manevî cihad” kapsamına girdiğinden, bunu göz önünde bulundurarak midemize, rastgele gıda maddelerini “Battı balık yan gider” boş vermişliği ile göndermemeliyiz. Gayret edip, ne kadar az oranda, yabancı maddeyi vücudumuzun faaliyetine katarsak, o derece sağlıklı ve huzurlu olacağız. 

Hızlı tüketim ve israf kurallarının hâkim olduğu dünyamızda, üzülerek belirtelim ki, insanlar önlerine gelen besinlerden, her ne olursa olsun, kaynağını ve ne işlemler gördüğünü sorgulamadan yemektedir. Oysa insanın dinini yaşayabilmesi için boğazından geçen lokmaya hükmedebilir olması şarttır. Çünkü ibadetin de inancın da hayatın da başı sağlık. Sağlığın temeli, tabiî ve sağlıklı hayatın kaynağı helâl gıdadır. İbrahim bin Edhem (ks), helâl lokmayı överken “Kemâle erenler, ancak midelerine, girenlere, dikkat etmekle kemâle ermişlerdir.” demektedir. Helâlin, beden ve ruhunuza verdiği sıhhati, evinize ve hayatınıza verdiği huzuru görünce, bazı sağlık sorunlarınızın düzeldiğini fark ederken, siz fark etmeden düzelen, başka sorunlarınız da olacak. Maddî ve manevî bereketin varlığını, çokça hayret ederek, hissedeceksiniz. Tamamıyla tuzsuz bir yemeğin, tuz eklendikten sonra gelen lezzeti gibi, lezzetlenecek ibadetleriniz. 8 Zira helâl dairesi geniştir. Keyfe kâfi geldiği gibi, harama girmeye de ihtiyaç bırakmıyor. Şu gerçeğin unutulmaması da gereklidir. Ahir zamanın da ahiri olan bu zamanda, bilhassa beslenme konusu ve gıdaların imalatı hakkında, doğru ve sağlıklı bilgi kaynaklarına ulaşmak son derece zorlaştırıldığından, yanılmalar ve aldanmalar yaşanmaktadır. Böylece helâl, haram ve şüpheli besinler, aynı raflarda yan yana tüketime sunulabilmektedir. 

Helâl lokmayı araştırma yolunda harcanan gayretler, sabır ve zorluklar, bütün ibadetleri etkileyebilecek niteliktedir. Haram ve şüpheli gıdalarla beslenen vücut hücrelerinin, Esma-ı İlâhî zikir programları bozulacağından, eksen kaymasına uğrayarak, birçok hastalığın pençesine yakalanmaktadır. Bu bozulmalar, gıda endüstrisinin gelişmesiyle üretilen, kimyevî katkı maddeleri ile doldurularak, bu sun’î gıda maddelerinin, insanların tüketimine bol miktarda sunulması sonucunda, gerçekleşmektedir. İnsanlardaki helâl, haram ve şüpheli gıda maddelerini, araştırma duyarlılığı da, her geçen gün çeşitli yol ve telkinlerle, zayıflatılmaktadır. Aslında insanlığın çözülmesi gereken, en önemli problemlerinden birisi sağlıklı ve helâl gıda meselesidir. Bu baş döndürücü ve insan neslinin fıtratını tahrip eden gidişe “dur” diyebilecek duyarlı insanlara ve ileriyi görebilecek yöneticilere beşeriyet âcil derecede muhtaçtır.

Doyumsuz hırslar sonucunda helâl, haram ve şüpheli gıdaların harman edildiği besin endüstrisi çok ciddî denetimlerle hiç zaman geçirmeden mercek altına alınmalıdır. Zira “en büyük yıkıcı savaş gıdalar aracılığıyla mutfaklarda verilmektedir.” İnsanlar gıda ve beslenme konularında, bir an önce uyanmadıkları takdirde, ekolojik dengeyi de bozduklarından, kendi elleriyle kıyametin kopmasını hızlandıracaklardır.

İnsanların, yedikleri halde gizli açlık çektiği, farkındalık hislerinin azaldığı ve çok yönleri ile aldatıcı bir his olan “Umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r- rahat” 9 hissiyle aldatıcı, kimyevî ve yapma lezzetlerle rahatlığa ve evde yemek yapmamaya alıştırılan anneler ve diğer aile fertleriyle birlikte, bütün toplum sade ve sağlıklı bir beslenme şuuru ile huzurlu, şakirâne “Bir Mün’im-i Kerîm, maddî ve manevî nimetlerin lezizleriyle, onu perverde ediyor. O da, ona mukabil fiiliyle, hâliyle, kâliyle hatta elinden gelse bütün hasseleriyle, cihazatıyla şükür ve hamdüsena eder.” 10 anlayışıyla, hayat yolunda ilerlemekle, sağlık, huzur ve sükûna kavuşulabileceklerdir.  

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

7)  Kemal ÖZER, Şeytan Ye Diyor!, s. 22, Hayykitap 2014.

8)  Bediüzzaman Said NURSÎ, Eski Said Dönemi Eserleri, s. 299, Yeni Asya Yayınları 2009.

9)  Melek AKTÜRK, Helâli Arama Stratejileri, s. 27, İnsan ve Hayat Kitaplığı 2019.

10) Bediüzzaman Said NURSÎ, Sözler, s. 527, Yeni Asya Yayınları 2004.

Okunma Sayısı: 2332
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan Muharrem okur

    14.7.2021 19:24:51

    Allah razı olsun

  • Rasim

    14.7.2021 06:45:13

    Tüm inananlar için önemli hassasiyetler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı