Sabah namazından sonra, bazı gençlerin hâlleri aklıma takıldı; zihnimde beliren endişeler, gözlerimin uykusunu dağıttı. “Ya Allah” diyerek kalemi elime aldım; aklım yetersiz, dağarcığım zayıf ama Allah’ın lütfuyla yazmaya başladım. Kalemimden dökülen kelimeler cümlelere, cümleler mısralara, mısralar ise bir şiire dönüştü. Meramım, kelimelere süzüldü; duygularım ve düşüncelerim bu şiirle vücud buldu.
Seni sorumluluktan kurtaramaz bahaneler,
Aklın gözünü dağlar o sahte hikâyeler.
Yarının endişesi bugünü zehir eder,
Sayısız ihtimaller, mesnetsiz hurafeler.
Zaman şefkatsizdir, ömrü heder eder,
Bugünün neşesi yarına olur keder,
Bitik sermayenin pişmanlığı bin beter,
İnsanı hayvandan daha da beter eder.
Gel kardeşim, kalbini sözlerime çevir,
Güneşi görmek için perdelerini indir,
Afakâr ruha ışık çok ağır gelir,
İblis gardiyandır, nefis aciz esir.
Ehl-i dünya sussa, vicdanın haykırır,
Azamet zuhur etse, zincirler kırılır,
Bin lanetli kilit bir secde ile açılır,
Şimşek korkutur ama rahmeti boşaltır.
Bir düşün, sorgula, dibine kadar in,
Yolundaki dikenler; haset, kibir, inat, kin,
Alçaklıkta, hilede sınır tanımaz lain,
Değerlilik için değerini düşürür hain.
Görürsün, düşünsen, akletsen anlarsın,
Sarrafına gitmezsen, değersiz bir hurdasın,
Rabbin için halifesin, İblis için iddiasın,
Sen aynaya git ki, ayna sana yansısın.
Dessasa desisesi evlattan daha şirindir,
Silahları hiç değişmez, şehvet ya da bilimdir,
Bugün senin elinde, karar sadece senindir,
Uyan artık, yolun sonu Cennet ya da Cehennemdir.
Gönül aç, ruh bunalmış, biliyorsun sorun var,
Dürüstçe sorunu sor, seni bulur cevaplar.
Ah, ne yazık, fidanlar kuruyorlar teker teker,
Harun şiirle vedalaşır sukut eder sözler.