İçinde bulunduğumuz hayat-ı içtimaî bizleri bazı şeylere mecbur kılmaktadır.
Uğraştığımız iş veya yaptığımız bir ticaret gereği birçok insanın rızasını elde etmek ve onların memnuniyetlerini sağlamak zorunda kalıyoruz. Bu tür vaziyetlerin verdiği sıkıntı ve yorgunluklara karşı elde edeceğimiz kazançları düşünerek sabır gösteriyoruz. Dünya işinde bizim için gerekli rıza ve izinleri göz önünde bulundururken iman hizmetini yürüten şahs-ı manevinin rızası ve izni söz konusu olduğunda ise sabrımızı kaybedip aceleci davranabiliyoruz. Şahs-ı manevinin rızasını ve iznini almadan hareket etmenin büyük zararlara sebep olduğu yaşanmış hadiselerin tasdiki ile görülmektedir.
Şahs-ı manevinin rızası sadece hizmet-i imaniye ile ilgili işler için değil, hizmet-i imaniyemizi etkileyen şahsî hayatımıza ait tercihler için de önemlidir. “Salâhaddin, hususî, kendine ait bir meseleyi soruyor. Dünya, hayat-ı içtimaiyeye bağlanmak istiyor. Madem haslar içindedir, kat’iyen Risale-i Nur’un hizmetine zararı varsa, girmeyecek. Eğer bilse ki, refika-i hayatını bazı has kardeşlerimiz gibi Risale-i Nur’un hizmetinde yardımcı olarak çalıştırsa, hayata girebilir.
Çünkü hasların hayatı, Risale-i Nur’a aittir ve şahs-ı mânevîsini temsil eden şakirtlerinin tensibiyle kayıt altına girebilir.” ( Emirdağ Lâhikası) Hakikatinde ifade edildiği gibi hizmetimizi etkileyen şahsî tercihlerimizde şahs-ı manevinin rızası ve iznine uygun olmalıdır.
Heveslerimizi yerine getirme isteğinin şahs-ı manevimizin izin ve rızasının önüne geçmemesi gerektiği Nurlar’da çok güzel ifade edilmektedir. “Seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nurânî-i peygamberiyi beyan eden Risale-i Nur dairesindeki feyze kanaat etmeyip, bir kısım kardeşlerimiz tarikat hevesiyle üstadının ve kardeşlerinin şahs-ı mânevîsinin rızasını ve iznini almadan başka yerde o hevesle, hem kendine faidesi olmayarak, hem bizlere, hem Risale-i Nur’a, hem musîbetzede arkadaşlarımıza, Risale-i Nur’a girmeyen rüfekamıza zarar ve müteaddid ve dikkatle bizi tecessüs eden adamların nazar-ı dikkatini celbe medar bir heveste bulundular.” (28. Lem’a) Hakikatinde ifade edildiği gibi şahs-ı manevinin rızasını ve iznini göz ardı ederek yapılan hareketlerin hiçbir zaman o kişiye fayda sağlamadığı görülmektedir. Kişi kendi bir fayda göremediği gibi Risale-i Nur’a ve şakirtlerinin şahs-ı manevisine de bir yarar sağlamamakta hatta zarar verir bir konuma gelmektedir.