Koyuluğu, kesifliği, saydam olmayan yapısıyla içine gireni koruyan, saklayan, muhafaza eden bir organizmadır toprak. Bünyesine atılan her çekirdeği, tohumu, içinde bazı kimyevî işlemlere tabi tutarak, dışarıya çıkarır. Karakteri, yapısı neyse onu görürüz. Hatta birbirine çok benzeyen çekirdek ya da tohumları biz ayırt edemeyiz, ama toprağa attığımızda karışmadan çıkar, neyin çekirdeğiymiş anlarız.
Ramazan da toprak gibidir mü’min için. İçine atılan amelleri semeresiyle, semeresini de misliyle verir, sümbüllendirir. Bire on, yüz, bin hatta yetmiş binlere kadar gider. Bir efsun gibidir bu. Küçük küçük verişlerin büyük bir külçe altına dönüşmesi gibi.. Toprak nasıl her içine aldığını saklıyor, yoğuruyor ve güzel şeylere dönüştürüyorsa, Ramazan da amellerimizi alıyor, işliyor ve ahiret meyvesi olarak bize geri dönüştürüyor.
Ramazanın büyük ibadetlerinin yanında elbette ki küçük işleri, mübah amelleri de var. Onların hayra, hayrâta, salihâta kapı açması, baki olarak sümbüllenmesi de elbette Ramazan toprağında bir başka anlamlı olacak. Mübah dünyevî işler, basit fiiller belki, ama Ramazanın ikram ediciliği ve cömertliğiyle Cennet gülü olacak, bize rayihasını duyuracaklar.
Mevlâ, bir tohum olup toprağa düşmeyi, toprağa düşmüş tohumlara da güç ve bereket verebilmeyi nasib eylesin bize.