"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Belâların son bulması için

Hüseyin GÜLTEKİN
22 Şubat 2021, Pazartesi
Koronavirüs, depremler, yangınlar, kuraklıklar...

Ardı arkası gelmiyor musîbetlerin, belâların, felâketlerin maalesef. Birisi bitmeden, diğeri geliyor. Ve insanlar çaresiz, perişan, yorgun, bitkin... Daha da ötesi herkeste bir korku, bir telâş ile beraber bir umutsuzluk, bir ye’is, bir karamsarlık... 

Çare ve tedbir olarak hijyen, mesafe ve maskeden başka bir şey yok. Hemen hergün her saat anons yapa yapa onlar da hemen hemen tedbir olmaktan öteye gereksiz korkulara, meraklara, telâşlara sebep olmuş aşırı korku ve telâşlar da korona ile beraber başka hastalıklara bir nevi dâvetiyelere sebep olmuş.

Neden korona bitmek bilmiyor? Neden sarsıntılar, depremler oluyor? Niçin kar yağmur yağdırılmıyor, kuraklık devam ediyor?.. gibi sualler ile düçar olduğumuz, maruz kaldığımız  musîbet ve belâların sebeplerini, nedenlerini, niçinlerini konuşanlar var mı? bilemiyorum. Yüce Allah durup dururken kuluna haksızlık, eziyet etmeyeceğine göre, biz insanlardan kaynaklanan hata ve kusurarımız olmalı ki Cenab-ı Hakk’ın bu musîbet ve belâlar eliyle terbiye ve ikaz ettiğinin farkında mıyız? acaba.

Maruz kaldığımız salgın ve musîbetlerden ders çıkarıp, kendimize çeki düzen verip, bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz kusur ve günahlarımızdan vazgeçip, nedameti, tövbe ve istiğfarla Allah’a sığınmanın yerine başımıza gelenlerden müşteki olup, olup bitenleri hergün her saat dilimize dolamak hangi derde devadır, hangi sıkıntımıza çaredir acaba.  

Hangi fiiliyatımızla, hangi gayr-ı meşrû yaşantımızla, hangi gayretullaha dokunan günahlarımızla kadere fetva verdirdik ki ardı arkası gelmeyen rahatımızı bozan, dünyayı bize zindan eden bu musîbetler, felâketler bir türlü yakamızı bırakmıyor şeklindeki kendimizi sorgulama ve hesaba çekmeden, habire olup bitenlerden müşteki olmanın, itiraz ederek, serzenişlerde bulunmanın bir nevi kadere itiraz manasına geldiğini; böylesi gereksiz şikâyetlerin manevî mesuliyeti mucip olmakla beraber dert ve sıkıntılarımızın daha da artarak devam edeceğini hesaba katıyor muyuz acaba?  

O halde dert ve belâlar karşısında böyle merak ve gamlarla şikâyet ve serzenişlerde bulunmak yerine Bediüzzaman’ın; “musîbet ve belâlar duânın vaktidir” tavsiyeleri çerçevesinde hata ve günahlarımızdan nedametle tövbe ve istiğfarlarda bulunsak; samimî yakarış ve tazarrularla duâlarda bulunsak; bol bol Kur’ân ve Cevşen okuyarak sıkıntı ve belâların son bulması için temenni ve niyazlarda bulunsak...

Yine Üstadın; “Risale-i Nur sadâka-i makbule gibi, musîbet ve belâların def’ine vesiledir.. Risale-i Nur’un tatili zamanında musîbet ve belâlar gelir..” tesbitlerini dikkate alarak şartlar ne kadar ağır olursa olsun, imkânlar ne derece kısıtlı olursa olsun Risale okumalarımıza, Nur hizmetlerimize ara vermeden devam ediyor olmak da salgın ile beraber sair belâ ve musîbetlere karşı en doğru ve etkili çare olacaktır inşallah.

Okunma Sayısı: 3081
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı