Üstad Bediüzzaman’ın, vatan, millet ve İslamiyet için Demokratlara dua ediyorum mealinde tespitleri vardır. Bazı dostlar bu mesajları görmezden gelerek, demokratlıkla alakası olmayan partiler için duacı olup, onlara nokta-i istinat olabiliyorlar.
“Ekmeksiz yaşarım; hürriyetsiz yaşayamam...” diyen Üstad’ın ifadeleri kulak ardı edilebilir mi? Hürriyetleri gasp eden darbecilere ve adaleti, hürriyetleri hiçe sayan sivil müstebitlere nokta-i istinat olunabilir mi?
Üstad’ın: “Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zalimâne tahakkümü mahvetsin şeklindeki beyanlarından bihaber olmadıklarını bildiğimiz dostlarımız, Üstad’ın bu önemli tavırlarını ve duruşunu dikkate almayıp kanunsuz, hukuksuz, keyfî baskılarla, dayatmalarla iktidarlarını devam ettirmeye çalışan siyasi kadrolara taraftar olup, aynı safta yer alıyorlar ise…
Yine Üstad’ın bilmana; bir elinde siyaset topuzu, bir elinde Nur tutanların dine hizmet edemeyeceklerini ifade etmemiş mi? Üstadın bu tespitlerinden haberdar olanlar bu dikkat çekici tespitleri görmezden gelerek, malum siyasilerin dinî değerleri kullanarak aldatmaya yönelik propagandalarına kapılması ve demokratlıkla alakası olmayan siyasi kadrolara destek vermeleri anlaşılabilir mi?
Yine Üstad, nebilerle beraber; dört halifenin ve bir de Ömer İbn-i Abdülaziz ve Mehdi-yi Abbasi’den başka hiç kimsenin tam dindar siyasetçi olamayacağını söylememiş mi? Bu şaşmaz tespitlerden haberdar olduklarını bildiğimiz kişilerin, günümüzdeki bazı siyasetçileri, haklı görüp onlara sonsuz bir güven duymaları akla uygun bir hareket midir?
Üstad’ın, “Lisân-ı siyasette lâfız, mânânın zıddıdır...” dikkat çekici beyanlarından haberdar olanların çoğu siyasinin ağızlarından dökülen beyanları sağlam ölçülere vurmadan, akıl terazisinde tartmadan kabul ediyorlar ise ne denir?
Siyasilere gerekli ikazları ve tavsiyeleri yapmakla vazifeli olanların tam tersine siyasilerden ders alıp, onlara tabi olup, onların istekleri doğrultusunda siyasi tavırlarda ve tercihlerde bulunuyorlar ise…
Peki “Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyim...” diyen bir Üstad’dan ders alanlar her türlü keyfîliğe, hukuksuzluğa devam edenlere nasıl itiraz etmez?
Bir de Risale-i Nur’daki ölçülerle ve prensiplerle katiyyen örtüşmeyen yanlış tavırlarına ve tercihlerine kaynak olarak, referans olarak Bediüzzaman’ı dolayısıyla Risale-i Nur’ları göstermeleridir ki bu durum; Üstad’a ve onun bütün insanlığın istifadesine sunduğu Risale-i Nur’a hürmetsizlik anlamına gelir ve mesuliyeti gerektiren azîm bir haksızlık olmaz mı?