M. Kemal’in Üstad Bediüzzaman’ı kudsi davasından vazgeçirip, nüfuzundan yararlanmak için teklif ettiği ve hemen herkesin reddedemeyeceği maaşlarını, mebusluklarını, cezbedici köşklerini, saraylarını, birer tuzak olduğunu derin ferasetiyle fark ederek hiç tereddüt etmeden reddetiğini biliyoruz.
Niçin kabul etmeyip reddetiği yönündeki bir suale de Üstad’ın şu çarpıcı ve dikkat çekici ifadelerle cevap verdiğini de biliyoruz: “O teklifleri kabul etseydim, hiç bir şeye alet olmayan Risale-i Nur meydana gelmezdi.”
Böylece dini değerleri tahrip etmek gayesiyle yapacağı gizli sinsi oyunlarını gerçekleştirmek plan, proje ve tuzakları suya düşmüştü.
Üstad’ın yüksek feraseti ve derin basireti sayesinde o zamanki gizli projeler suya düşse de o günden bu güne kadar bilhassa Nur camiasına aynı veya benzeri tuzakların,sergilenen sinsi seneryoların sergilendiğini yaşayarak görüyoruz.
“Su uyur; düşman uyumaz” misali her zaman ve her fırsatta dini değerleri tahrip etmekle vazifeli gizli şer odakları şimdiye kadar hiç boş durmadılar.
Geçmişte gizli emellerine yegane mani ve engel olarak gördükleri Bediüzzaman’ı ikna edip yanlarına alabilme becerisini gösteremeyen ifsat komiteleri, onun vefatından sonra kendilerine en çetin engel olarak gördükleri Nur camiasını gördüklerinden, mümkün ise onları yanlarına almak; değilse onların birlik beraberliğini bozarak hizmetlerine mani olmaya devam ettiler.
Bu güzide camianın hizmetlerine mani olmak için, onları birbirinden soğutup, parçalamak için aralarına nifak tohumlarını ekmeye çalıştılar.
Milletin gönlünde taht kurmuş bu bahtiyar hadimleri milletin gözünden düşürmek için en iğrenç, en çirkin yalan ve iftiralarla karalamaya çalıştılar müfteriler.
Bazen korku damarlarının işleterek, bazen gurur ve enaniyetlerini okşayarak, bazen maddi imkanlarla bazen de dünyevi makamlarla Nur hadimlerini kudsi davalarından alıkoymaya çabaladılar karanlık odaklar.
Sergilenen bütün bu gizli seneryolara ve projelere, kurulan sinsi tuzaklara ve ayak oyunlara aldırmadan Yeni Asya ekolü Risale-i Nur’un şahs-ı manevisinin basireti sayesinde tavizsiz bir şekilde yoluna devam etti. Bundan sonra da devam edecektir inşallah.
Bu güne kadar Yeni Asya’yı da haklı davasından vazgeçirmek için bazen korkutmak suretiyle, bazen teklif edilen maddi imkanlarla, makam mevkilerle mümkün ise yanlarına çekmek; değil ise aralarına nifak tohumlarını ekerek bölüp parçalamaya çalıştılar. Ama Allah’ın hıfz-ı inayetiyle Yeni Asya hiç bir maniye takılmadan, hiç bir maddi imkanlara veya makam mevkilere tenezül etmeden, bu güne kadar hak bildiği yoluna devam etti bundan sonra da inşallah devam edecektir.