"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Affeyle ve yardım eyle!

Hüseyin Kıymık
24 Kasım 2021, Çarşamba
HAYATIN İÇİNDEN - 5

Hani Peygamberimiz (asm)buyuruyor ya; “Nefisle yapılan cihad en büyük cihad” diye, tam onu yaşıyordum… Ancak nefis ve şeytanım aklıma ve kalbime çoğu kez galip geliyor, gençliğin verdiği hevesata engel olamıyordum…

Artık kesin kararımı verdim, dershaneye gitmeyeceğim, Münip Hoca çok ısrar ederse, kabul edemeyeceği mazeretlerimi söyleyeceğim…

Bir hafta sonra tekrar karşılaşıyoruz; yine ısrar edince: “Benim dersanede kalmam mümkün değil.”

“Neden?”

“Çünkü ben sinemayı çok seviyorum, hem ben namazda kılmıyorum.”

“Dershanede kimse sana zorla namaz kıldırmaz, bazen sinemaya da gidersin” (Tabiki bunlar adam kazanma taktiği.)

“Allah aşkına abi sen ne diyorsun ya, hem dersanede kal, hem namaz kılma ve sinemaya da git, hiç olacak şey mi?”

“Evet, bir ay bir denesen ne olur ki, hoşuna gitmezse ayrılırsın.”

“Tamam abi yarın geliyorum.”

Ertesi gün medreseye yerleştim, oradakilerle tanıştık, Mehmet, Erdal ve Alaaddin… 

Yemekleri ve temizliği sırayla yapıyorlar, henüz beni listeye almadılar, çok güzel ilgileniyorlar, kimse bana karışmıyor ve durumdan memnunum..

On beş gün hep izledim ve zaman zaman derslere de iştirak ettim, namazlardan sonra Sözler mecmuasından okuyorlardı.

Bir gün sabahleyin, herkes okula gidince ben evde kaldım, Sözler kitabını elime alarak başladım okumaya… Üstadın başkasından ziyade kendi nefsine hitabı çok hoşuma gitti… Onuncu Söz’e kadar hızla okuyarak geldim… Sanki bana hitap ediyor, daha dikkatlice okumam lâzım diyerek tekrar başa döndüm…

Bu defa daha dikkatli okuyorum, Besmeleyi anlatışından çok etkilendim…Bütün varlıkların kendi dilleriyle Bismillah diyerek kendi güçlerinin çok üstünde bir güce sahip olmaları… Her bir inek, deve, koyun ve keçi gibi hayvanların Bismillah diyerek en temiz ve en besleyici süt gibi gıdaları sunmaları… Aynı şekilde bitkilerin pamuk gibi yumuşak köklerinin hal dilleriyle Bismillah demeleriyle Hz. Musa’nın (as) asası gibi sert olan taşı ve toprağı parçalamasını anlatımıyla ateşinde, sertliğinde Allah’ın emrine muti’ olduğunun ve böylelikle tabiatprest ve esbabperestlere en güzel bir şamarın vurulduğunun anlatılması…

İnsanında güçsüzlüğüyle ve fakrıyla Allah’ın sonsuz gücüne ve zenginliğine dayanmasıyla maddî ve manevî sıkıntılarını aşabileceğini… Besmelenin ferşi arşa bağlayan manevî bir ip olduğunun anlatılmasının karşısında adeta büyülendim…

Aynı dikkatle ikinci, üçüncü ve onuncu söze kadar diğer sözleri okudum, özellikle temsili hikâyeciklerden bir hayli etkilendim…

Gece ve gündüz okumaya devam ediyorum. Onuncu söze mest oldum… Allah’ın varlığı ve birliğinin esma ve sıfatların tecellileriyle anlatılmasının karşısında Rabbimi doğru bir şekilde tanımaya başladım… 

Yine aynı yolla ahireti, öldükten sonra dirilmeyi nübüvveti ve ibadeti mukni bir şekilde izah edilmesinin karşısında adeta eridim…

İlk defa içimde yapılan büyük savaşın galibi akıl, kalp ve vicdan olmaya başladı… Nefis ve şeytanla yaptığım büyük savaşın zafer belirtilerini hissetmeye başladım…

Okula gitmiyor ve okumaya devam ediyorum… Bir kaç gün böyle geçti, sözleri yarıladım… Okuduklarımla ruhumun açlığını giderirken, manevî susuzluğum  içinde ab-ı kevserden kana kana içiyordum… 

Artık Rabbime dönüşümün zamanı gelmişti. Yirmi birinci sözdeki beş ikaz bana idi…

Gecenin bir yarısı olmuş, kitabı kapadım, başımı iki ellerimin arasına aldım, nefsime dedim:

“Ey nefsim! Okuduğun sayfalardan sen de anladınki, gördüğün her şey kendi dilleriyle Allah vardır ve birdir diyorlar, bu manevî sesleri sende işitiyorsun ve o Allah ki bütün esma ve sıfatlarıyla ahiret var, sizi her amelimizden hesaba çekeceğim diyor. Bunu da duyuyorsun senden istediği ve yine senin için hem dünyada ve hem ahirette büyük kazançlar sağlayacak ve asıl bir görevin olan ibadeti yapmaya ne zaman başlayacaksın?”

Kalktım ve tekrar abdest alarak başımı secdeye koydum… Şimdiye kadar işlediğim bütün günahlarım ve isyanlarım hayalimde canlandı.. Hatırladıkça ağlıyorum ve ağladıkça rahatlıyorum:

“Rabbim bu halimle Sana geliyorum, kabul eder misin… Pişmanım, affeder misin… Ya kabul edip affetmezsen ben hangi kapıya gideyim, kimden yardım isteyeyim, Senin kapından başka bir kapı yok, Senden başka yardım edecek de yok… 

Tevbe ya Rabbi… Tevbe Ya Rabbi… Affeyle ve yardım eyle!…”

Bilemiyorum belki yarım saatten fazla secdede göz yaşlarıyla Rabbimden affımı istedim ve arkasından namaza durdum…

O gün sabah namazını dershane arkadaşlarıyla birlikte cemaatla kıldım…

(Devam edecek)

Okunma Sayısı: 1671
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cemal ozkaya

    24.11.2021 07:44:35

    Ne güzel hatıralar.

  • Halil İbrahin KARAHAN

    24.11.2021 06:13:07

    Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı