Vaktiyle, memleketin birinde, bir akordiyon sanatçısı, gururlu bir biçimde arkadaşına dönerek şöyle der: “Biliyor musun, ben akordiyonu çalmaya başladığımda, beni herkes ayakta dinler.”
Arkadaşı şaşkınlık ve hayranlıkla, “o halde sen bir akordiyon virtüözüsün” diye karşılık verir.
Müzisyenin cevabı manidardır: “Yok canım, ben sadece millî marş çalmasını bilirim…”
Bugünkü köşe yazımız, Anayasa Mahkemesi’nin, “yürütmeye akord ayarı vermesi” hakkında olacak.
Anayasa Mahkemesi, vermiş olduğu son karar ile 703 sayılı KHK’nın bazı hükümlerini iptal etti. Bu iptal kararı, basına, “AYM’nin Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini elinden aldığı” şeklinde yansıdı.
İşin aslı ise şöyle: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesiyle birlikte mevcut kanunlardaki “Başbakanlık, Bakanlar Kurulu” gibi Parlamenter Sisteme ait eski kavramların değiştirilmesi gerekiyordu.
AKP Hükümeti, 7142 sayılı Uyum Kanunu ile Meclis’ten, kanunları yeni Anayasayla uyumlu hale getirmek ve hükümleri güncellemek için KHK çıkarma yetkisi aldı.
Bu yetki kapsamında çıkarılan 703 sayılı torba KHK ile birçok kanunda değişiklikler yapıldı.
Başbakanlık kelimesinin üzeri çizilerek Cumhurbaşkanlığı yazılması gibi basit değişiklikler için Meclisten KHK çıkarma yetkisi alan AKP, eline kalemle silgiyi geçirmişken bununla yetinmedi ve canının istediği her kanunda değişiklik yaptı.
İlgili KHK ile YÖK Kanunu’nda rektör atama usulünde değişiklik yapıldı. YÖK Kanunu’nun eski halinde Cumhurbaşkanı, üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilen adaylar arasından Rektör seçerken, kanun değişikliği ile rektörü doğrudan seçer hale geldi.
Yine aynı KHK ile Merkez Bankası Kanunu’nda Merkez Bankası Başkanının 5 yıllığına seçilmesini düzenleyen hüküm tamamıyla ortadan kaldırıldı.
Anayasa Mahkemesi, 703 sayılı KHK’nın iptali istemiyle açılan davada -altı koca yıl sonra- iptal kararı verdi. Karar özetle şunu söylüyor: “Ey Cumhurbaşkanı, YÖK Kanunu ya da Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yapmak istiyorsan, bunu KHK ile yapamazsın. Bu değişikliğin yeri Meclis’tir.”
Yani basına yansıdığı gibi AYM bu kararla Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini elinden almıyor. Yetkisinin sınırını hatırlatıyor. AKP-MHP Meclis çoğunluğu, bu değişiklikleri Meclis’te de yapabilir. Belki yapacaktır da.
Gelelim kıssadan hisseye: Devlet yönetmek akordiyon çalmaya benzer. Yöneticiler hukuk devleti notalarına uymayıp detone olurlar ise yargı yürütmenin enstrümanlarını akord eder.
“Ben bir akordiyon virtüözüyüm” diye diye iktidara gelen Erdoğan, şimdiye dek millî marş dışında pek bir şey çalmadı ve herkes onu ayakta dinledi.
Birileri ne zaman “Erdoğan galiba akordiyon çalmasını bilmiyor” dese, Erdoğan onları “millî marşı susturmak”la, “bayrağı indirmek”le suçladı ve böylece şimdiye dek iktidarda kalmasını bildi.
Ancak, Erdoğan kötü yönetimini gizlemek için bu akordiyonla o kadar fazla millî marş çaldı ki artık akordiyonun körüklerinden gıcırtılar gelmeye başladı.
Anayasa Mahkemesi, biraz da Erdoğan’ın müsaadesiyle, akordiyonu akord etmek için enstürmanı eline aldı ve iptal kararı verdi.
Erdoğan iyi bir akordiyon virtüözü değil belki ama iyi bir oyun kurucu.
Şimdi kamuoyuna diyecek ki “AYM millî marşı susturmaya çalışıyor, körük benim elimdeyken değil AYM’nin elinde iken bozuldu. Bana yeni bir akordiyon (anayasa) lazım.”
Diğer yandan da AYM şu veya bu sebeple akordiyonu biraz akord edecek. Böylece körüklerdeki gıcırtı yabancı yatırımcının kulak zevkini bozmayacak ve sıcak para gelecek.
Ama bu onların umudu. Ya milletin durumu?