"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vukufsuz ehl-i vukuf

İbrahim Aktaşcı
03 Kasım 2023, Cuma
Vaktiyle, memleketin birinde, ünlü bir profesör, dilini konuşabildiği bir kabileyi ziyaret eder ve onlarla sohbet eder. Yerlilerin matematik bilgisini ölçmek isteyen profesör, aralarından birine, “iki kere iki kaç eder” diye sorar.

Sorunun muhatabı, kendinden emin bir şekilde, “beş eder” diye cevaplar. Yerlinin bu neticeye nasıl ulaştığını merak eden Profesör, aldığı şu cevap karşısında şaşkındır:

“Beş cevabına sayarak ulaştım” der yerli. “Önce elime bir ip aldım ve o ipe iki düğüm attım. Sonra başka bir ip daha aldım ve ona da iki düğüm attım. Sonra o iki ipi birbirine bağladım. Etti sana beş düğüm…”

Kıssayı okudunuz. Şimdi sizlere bir kördüğümden bahsedeceğiz. Okurken boğazınız düğümlenebilir.

Bilirkişi, yani eski ismiyle ehl-i vukuf; mahkemelerin önüne gelen ve çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren konularda, uzmanlığıyla hâkime yardımcı olan kişidir.

Evet, hâkim kanunu iyi bilir, bilmesi gerekir. Ancak hâkimin; önüne gelen her bir davada, dava konusu meselenin bütün ayrıntılarını bilmesi beklenmez.

Mesela peynir suyunun kalitesinin tartışıldığı yahut bir uçağın motorundaki arızanın dava konusu edildiği bir davada hâkim; o sektöre özel bilgileri ve bazı kavramları belki de hayatında ilk kez duyuyor olabilir. 

İşte bu tür özel ve teknik bilgi gerektiren böyle davalarda, hâkim o işin uzmanını çağırır ve bilirkişiden bir rapor düzenleyerek ihtilafı kendisine “tane tane” anlatmasını ister. 

Hatta birden fazla bilirkişinin bir heyet halinde görevlendirildiği durumlarda, hâkim, heyette bir de hukukçu bilirkişiye yer verir. Hukukçu bilirkişinin vazifesi, -hâkimin yerine geçerek- kanunları somut olaya uygulayıp “şu kişi haklıdır” demek değil elbette. 

Onun vazifesi, heyetin hukukçu olmayan üyelerinin dosyayı yorumlamasına ve tarafların ve hakimin anlayabileceği bir rapor yazmasına yardımcı olmak, yol göstermektir.

Peşrevi okudunuz, gelelim uygulamaya. Bilirkişilik müessesesi liyakatin göz ardı edildiği alanların başında geliyor. Kendi alanında uzman olduğunu düşünen herkes, kısa bir eğitimden geçerek bilirkişilik yapmaya başlıyor.

 Mahkeme listelerindeki bilirkişiler bu müesseseyi genellikle, icra ettikleri mesleğin yanında bir ek gelir kapısı olarak görüyorlar. Mahkemelerin bilirkişilere takdir ettiği çok cüzi ücretlerin ödenmesi de aylar sürebiliyor.

Liyakati yeterince ölçülmeden dileyen herkesin bilirkişi listesine girebildiği, bilirkişilerin asıl mesleklerinden arta kalan kısıtlı zamanda üstünkörü rapor yazdığı, ücretlerin az olması ve geç ödenmesi sebebiyle bilirkişilerin bir vakit sonra vazifelerini iyice aksattıkları bu düzende, ortaya yerli-yersiz bilirkişi raporları çıkıyor. 

Bilirkişiler öyle raporlar düzenliyor ki tıpkı hikâyemizde olduğu gibi “sonuç bana göre beş eder” diyor. Rapora itiraz ediyorsunuz. Bu kere ek rapor ve gerekirse başka bir bilirkişinin düzenlediği ikinci, üçüncü rapor dosyaya giriyor.

Nihayetinde her bir defasında önceki düğümler kesilip başka başka düğümler atılıyor ve dava bir kördüğüm haline geliyor. Uzmanından meseleyi anlayıp kendisi karar vermesi gereken hâkimler ise kolaya kaçıyorlar ve teknik bilirkişilerin tarifleriyle, hukukçu bilirkişinin dava hakkında üzerine vazife olmayan kanaatlerini aynen alıp “bu benim kararımdır” diyor. 

Böylece kararı hâkim değil bilirkişiler vermiş oluyor. 

Üstelik bu yanlışları düzeltebilmek için 2016’da bir kanun da çıkarılmış olmasına rağmen… 

İki kere iki de nadiren dört ediyor! 

Okunma Sayısı: 1253
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Çalışan

    3.11.2023 08:51:07

    1750 yılında, Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick ile bir değirmenci arasında gecen hadisede, değirmencinin"Berlin’de hâkimler var!” demesi gibi, bu ve bunun ğibi güzel tesbitleriniz ile iyi ki, İbrahim Aktaşcı gibi hukukcularımız var diyoruz. Evet,dünyanın her yerinde adil hâkimler vardır ve inşallah olmaya da devam edecektir.

  • Sertaç Lüser

    3.11.2023 07:07:40

    Yaşıyorduk yazamıyorduk bunları ehil olmadığımız için, Yazdınız okuduk yaşadığımızı fark etmek için. Mahkemelerde insanın yüzüne bile bakılmadan dava sonuçlanıyor. Bilirkişi olayı kağıttan anladığı kadarı ile çözmeye çalışıyor, oysa o anda mahkemede olmalı. Tarafları dinlemeli.

  • Said Yazar

    3.11.2023 06:29:11

    Tebrikler, yine harika bir yazı olmuş

  • OsmanDemirel

    3.11.2023 06:06:28

    Maalesef

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı