Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem aslâ adâletten ayrılmamıştır. Çünkü Kur’ân’ın en çok üzerinde durduğu dört önemli konudan biri de adâlettir.
Adâlet, Allâh’ın Adl, Âdil, Hakem, Hakîm, Rahmân, Rahîm ve Hak isimlerinin tecellî ve yansımalarından ibârettir. Cenâb-ı Hak, “Âdil olanları ve adâletle hükmedenleri sever.”
Adâlet mülkün temelidir. Devleti ve milleti ayakta tutan ve huzûru sağlayan adâlettir. Asr-ı saâdette Resûl-i Ekrem Sallallâhu aleyhi ve sellem, emri altındakilere ayırım yapmadan âdil davrandı.
Bugünün ifâdesi ile ayırma, kayırma ve torpil geçmedi. Zengin, fakir, nüfuzlu ve makam sâhibi herkese eşit davrandı. Kesinlikle adâletten taviz vermedi. Eşraftan hırsızlık yapan Fâtıma isimli bir kadına torpil yapılmak istendiğinde, “Kızım Fatıma da çalsaydı onu da cezâlandırırdım!” dedi.
Ve ümmetinin idârecilerine ve hâkimlerine rol model oldu. Güzel bir misal oldu.
Hz. Âişe radiyallahu anhâ rivâyet ediyor: Mahzûn oğulları eşrâfından Fatıma isminde bir kadın altın ve mücevherât çalmıştı. Kureyş ileri gelenleri, “Bu kadının cezâdan affını Nebî sallallâhu aleyhi ve selleme kim arzedebilir?” diyorlardı. Ve hiçbir kimse Resûlullah’a bu durumu söylemeye cesâret edemedi.
Sonunda bu işe Üsâme İbn-i Zeyd cesâretlenerek peygamberimize meseleyi söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (asm), “Tuhaf şey! Vaktiyle İsrâil oğulları arasında, büyükler ve nüfuz sâhibi kimseler hırsızlık yaparsa onları bırakırlardı. Eğer zayıf ve güçsüz olanlar çalarsa, onların ellerini keserlerdi. Emîn olunuz ki, eğer kızım Fatıma da çalmış olsaydı, onun elini de mutlaka keserdim!” buyurdu.
Adâlet, müsbet ve menfî olmak üzere iki kısımdır. Müsbet adâlet: Hak sâhibine hakkını vermektir. Menfî adâlet ise haksızları cezâlandırmaktır. Menfî adâlet; bu dünyada kısmen gerçekleşse de, çoğu âhirete kalıyor. Suçlu cezâsını çekmeden, haklı da hakkını almadan ölüp gidiyor. “Bu dünyada ona lâyık bir muhâsebe görülüp, hüküm verilmiyor. Elbette, (insan) bir Mahkeme-i Kübrâ, bir saâdet-i uzmaya gidecektir.” (Sözler, s. 82)
Îman, istikâmet, ihlas ve sünnet üzere kalınız.