Çok seviyeli tartışma programları izlediğimiz gibi, çok basit ve siyasî mülâhazalar ile beyaza siyah diyebilen kişilerin konuşmalarını izlerken de çok sıkıldık. İktidar cephesinden siyasetçi ve o doğrultuda görüş beyan eden gazetelerin köşe yazarlarının çok rahatsız oldukları görülüyordu ve olayı çarpıtmak için yoğun gayret sarf ediyorlardı. Helâlleşmeyi gündeme taşıyan Genel Başkanın samimiyetsizliğinden ve hatta partiden çıkarılmasının gerektiğini bile ne yazık ki beyan edenler oldu.

Toplumda kutuplaşmanın son bulması ve insanların birbirlerini mevcut halleri ile kabullenerek birlikte yaşaması ülkemiz için büyük bir kazanç ve büyüyüp gelişmesi içinde bir fırsattır. Kavga ve kargaşanın kimseye veya ülkeye hiçbir faydası yoktur. Kutuplaşmalarda hep iyi niyetli olmayan insanlar kârlı çıkmıştır. Haksızlıklar siyasî kutuplaşmalardan dolayı hep devam edip gitmiştir. Hatta bütün toplumun üzerinde anlaştığı ve hürriyetleri teminat altına alan bir anayasa yapılamadığı gibi, siyasî kutuplaşmalardan dolayı değişik dünya görüşüne sahip insanlar, aynı hat üstünde omuz omuza olamamıştır. Bir başörtüsü yasağının uzun süre devam etmesinin sebebi toplumdaki kutuplaşmadır. İhtilâl ve askerî müdahaleler bu kutuplaşma ve dâhilî kavgalar bahane edilerek yapıldı. 27 Mayıs 1960 ihtilâli ve 12 Eylül 1980 askerî müdahalesine iç huzursuzluklar bahane gösterildi, hatta gerekçe oluşması içinde sessiz kalındı. Onun için toplumdaki kutuplaşma ve insanlar arasındaki düşmanca tavırlar, ancak hatalardan özür dilenerek, helâlleşme ile ortadan kalkar. Toplumda saygı ve hoşgörü ortamı, ancak bu şekilde tesis edilir. Kin, nefret ve düşmanca duyguların yerini muhabbet ve uhuvvete, ancak insanlar birbiri ile helâlleşerek dönüştürebilirler.  Helâlleşme ve kucaklaşma ülkedeki kutuplaşmanın önüne geçecek, insanları barıştırıp yaraları sararak ülkeyi huzura kavuşturacaktır. Ülkenin makûs talihi değişecek, ülke gerçek anlamda demokrasi ile tanışacak ve bu güne kadar olan yaralar bir daha açılmayacak şekilde sarılacak. Bu nedenle toplumdaki helâlleşme ve kucaklaşma çok önemli, ah bir başarabilsek. 

CHP’nin ülkede helâlleşmenin öncüsü olması da ayrı bir sevindirici olay.  

Bu ülke yaralı ve değişik dönemlerde dinî değerlerinden dolayı mağduriyetler yaşamış insanların bol olduğu bir ülkedir. Bunların başında da Bediüzzaman Said Nursî ve onun fikirlerine sahip çıkarak o çizgide hizmet eden Risale-i Nur Talebeleri gelir. Bediüzzaman bu ülkenin insanına çok büyük hizmetler ederek komünizm afat ve belâsından korumuştur. Ama Bediüzzaman suçsuz olduğu halde defalarca zehirlenmiş, yıllarca memleket hapishanelerinde hapis, işkence ve sürgüne tabi tutulmuştur. Görmediği eza ve cefa kalmamıştır. Aynı muameleye Risale-i Nur Talebeleri de tabî tutuldu. Bu vatansever insan gerici, softa diye yaftalanarak, bir hazine olan eserleri okutulmamaya çalışıldı. İşte bu helâlleşme neticesinde Bediüzzaman Said Nursî ve Risale-i Nur Talebelerinden özür dilenerek helâlleşilmeli ve bu insanlara gerekli ihtimam gösterilmelidir.          

Bu gün toplumdaki bu gerilim, kutuplaşma ve kavga İslâm’a çok büyük zarar veriyor.

Çevremizde camiyi, Cuma namazını ve hatta namazı bırakan insanlara çokça şahit oluyoruz. Bu gerginlikler sebebi ile insanlar İslâm’a ve dinî değerlere önyargılı yaklaşıyor, arasına mesafe koyuyor. 

Bu sebeple Türkiye dindarlaşmıyor, tam tersine dini yaşayanlarda azalma oluyor. Bunu da yapılan anketlerden anlıyoruz. 

Doğru İslâm’ın anlaşılmasına engel teşkil ediyor kutuplaşma, bir nevi bu kutuplaşma ortamı İttihad-ı İslâm’ı geciktiriyor, sekte vuruyor. İslâmî güzelliklerin görülmesine mani oluyor. Demokratların iktidar oldukları dönemlerde olan İslâmî gelişmeler, Demokratların izledikleri politikaları ile insanları ötekileştirmediği için toplumda kutuplaşma olmaz. Bazı muhalefet partileri ortamı gerse de, Demokratlar mutedil politikalara devam ederek kutuplaşmaya alet olmazlar.   

Peki, bu helâlleşme eylemine kimler karşı çıkıyor? Menfaati zarar görenler, toplumdaki helâlleşme neticesinde var olmalarını sağlayan argümanlar ellerinden alınacak olan gruplar. Bunlar kutuplaşma vasıtası ile iktidarını devam ettirmek isteyen Siyasal İslâmcılar, 27 Mayıs 1960 İhtilâli sonrası Bediüzzaman Said Nursî’nin Urfa’daki mezarını bir gece yarısı parçalayarak bilinmeyen bir yere götürürken “Nurculuğu toprağa gömdük” diyen ırkçılar, dinden ve dindardan hoşlanmayan ve Bediüzzaman’ın tabiri ile kendisine zulmeden CHP’nin içindeki yüzde beşlik kesim ve ulusalcı jakoben takımı ile bunların basındaki temsilcileri.

Şunu da unutmamak lâzım, bu helâlleşme ülkeye çok büyük katma değer sunacağı için dış mihraklar yeni karışıklıklar çıkartarak sabote edebilir. Bunun için de dikkatli olmak gerekir!