Geçen yılın Ocak ayında yine Fetih Sûreleri ve selâlar eşliğinde başlatılan Afrin operasyonu, coşkulu “Reis bizi Afrin’e götür” sloganlarıyla devam ederken, “Reis”in “Batıdan gelen ısrarlı talepler üzerine erken bitirdik” açıklamasıyla son bulmuştu.
Yine geçen sene 24 Haziran seçimi öncesinde “Kandil’e bayrak dikme” hedefiyle başlatılan operasyon ise çok daha kısa sürmüş ve birkaç gün içinde gündemden düşmüştü.
Şimdi aylardır sözü edilen Doğu Fırat operasyonu “Barış Pınarı” adıyla devam ediyor.
İktidar dış dünyadan gelen tepkileri “Kalıcı ve işgalci değiliz” cevaplarıyla karşılamaya çalışıyor, ama iktidar medyasındaki kimi yorumlar bunların inandırıcılığını gölgeliyor.
Gerçi “Yaygara etmeyin. Türkiye savaşa girmiyor. Alt tarafı bir operasyon yapacak. Daha önce de yaptı. Ortada abartılacak birşey yok. O arada elbette şehit de verilecek. Yok öyle yirmi beş kuruşa simit, sıfır zayiatla güvenlik...” diye işi ters yönde abartanlar da var.
Buna karşılık, aynı yayın organlarında, yapılan operasyonu “bir asır önce yarım kalan Misak-ı Millî projesini tamamlamaya yönelik tarihî bir hamle” olarak görenler de mevcut.
Osmanlı son demlerini yaşarken Millî Mücadele sırasında “vazgeçilmezimiz” olarak ortaya konulan Misak-ı Millî sınırları Cerablus’tan geçen hattın üstündeki Kuzey Suriye ile Irak’taki Musul ve Kerkük’ü de kapsıyordu.
Keza Batı Trakya da bu sınırlara dahildi.
Ama Lozan’da buralardan vazgeçildi.
Bununla beraber, Türkiye ile komşularının arasını bozma potansiyeline sahip tuzaklar olarak durmaya devam eden bu bölgeleri geri alma hevesi zaman zaman nüksetti.
“Musul ve Kerkük fatihi” havasına giren siyasetçilerimiz oldu, ama olduğuyla kaldı.
Şimdi de öyle bir hava estiriliyor.
İktidar medyasındaki kimi ateşli yorumlarda Erdoğan Fatih’e, Yavuz’a, Kanunî’ye ve de M. Kemal’e benzetilerek, “tarih yapıcı bir öncü” gibisinden övgülerle göklere çıkarılıyor.
Harekât “Alt tarafı bir operasyon, abartılmasın” diyenlerle bu gibilerin böylesi hamaset söylemleri arasında devam ederken, şimdiden 18 sivil, 4 de asker şehit verdik bile.
Dileriz, Mecliste dahi tartışılmadan, kapalı kapılar ardında verilmiş kararlarla başlatılan bu harekât ülkemize içte ve dışta daha ağır bedeller ödetmeden hayırlısıyla sonuçlanır.
2007'deki Avustralya ziyaretimizde Sydney'de bizi misafir eden okuyucumuz Hasan Cömert'in vefatını teessürle öğrendim. Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Nur içinde yatsın. Ailesinin, 5. kıt’a okurlarımızın ve camiamızın başı sağ olsun. Rabbimiz Cennetinde buluştursun.