Üstad Bediüzzaman, “İnsanlarla temas etmesin, toplumla irtibatı kesilsin” düşüncesiyle sürgün edildiği Barla’da Risale-i Nur eserlerini telife başlayıp, bu eserler etrafında şevkli bir talebe halkasının şekillenmesi ve bütün engelleme çabalarına rağmen bu halkanın hızla genişlemesi üzerine, insanları caydırmak için yeni propaganda taktikleri devreye sokulmuş.
Bunlardan biri, “Siz Türksünüz, Türklerde her nevi ulema var; Said Kürttür, neden bu kadar ona hürmet ediyor, arkasına düşüyorsunuz?” sualiyle işletilmek istenen fitne.
Maksat, Türkleri bu damardan yakalayıp vazgeçirmek. Üstad bu kara propagandayı hem İslamın her çeşit ırkçılığı reddettiğini, hem de hayatının büyük kısmını Türklerle geçirdiğini ve en kıymetli talebelerinin Türkler içinden çıktığını izah ederek çürütmüş.
Ama Barla’da “Türkçülük” perdesi altında yapılan ifsad ve bozgunculuk faaliyetleri devam etmiş. Bunun ilginç örneklerinden birini, Üstadın o zaman Eğridir Müftüsüne yazdığı “son ihtar” mektubunda görüyoruz.
Bu mektupta ifade edildiğine göre müftünün oğlu, Barla’da Genç Yurdu ve Türklük Meclisi adı altında faaliyetler organize ederek, köy halkının ve özellikle gençlerinin Risale-i Nur’a yönelmesini engellemeye çalışmış.
Mesela bir ehl-i ilim, bu telkinlere maruz kaldıktan sonra yanına gittiği Üstada evvelce büyük bir hüsn-ü zannı varken, ziyaret esnasında namaz vakti girince odada—o dönemde Türkçe ezan uygulaması ile yasaklanmış olan—Arapça ezanın gizli okunması üzerine korku ve nefretle kalkıp kaçmış.
İfrat derecede takva sahibi bir dostu da aynı telkinlere muhatap olduktan sonra bir Ramazan günü Üstada Hulagu ve Cengiz hikayelerini getirip “Bunları oku” demiş. Üstad da “Böyle zalimlerin sergüzeşt-i zalimanelerini bu Ramazan-ı Şerifte bana okutmak hissini nereden kaptın?” diyerek reddetmiş.
Geçtiğimiz günlerde Barla’daki ilk medrese-i nuriyede küçük bir grubun bozkurt işareti yapması bize bu anekdotları hatırlattı.
Üstadın çok aziz ve değerli bir hatırası olarak ders, tefekkür ve huzur menzili vasfıyla ziyaretçi akınına uğramaya devam eden o medrese, elbette ki bütün siyasî görüş sahiplerine açık. Ama ziyareti bir şov ve provokasyon fırsatı haline getirmemek şartıyla.
Umarız, kabul edilmesi ve mazur görülmesi kesinlikle mümkün olmayan bu saygısızlık ve densizlik bir daha tekerrür etmez.