Erdoğan’ın “Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” sözleri tepkilere konu oldu ve bir miktar tartışıldı, tartışılıyor.
Varlıkta şımarmamak... Çok doğru. Ama AKP ve Saray iktidarı bu son derece önemli prensibi ne ölçüde uyguluyor? Halkın kesesinden yapılan ve kabardıkça kabaran masraflar neyi gösteriyor? İsraf, debdebe ve gösteriş manzaraları şımarmamanın mı, tersinin mi işareti?
Son örnekleri yeni bütçede Saray giderlerindeki muazzam artış. Ve sadece Cumhurbaşkanı maaşına yapılan zam miktarının üç asgarî ücrete denk olması. Gerek Saraya, gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığına alınması planlanan yeni pahalı ve lüks araçlar ise ayrı bir fasıl.
Erdoğan’ın geldiği bu yer ile, iktidar olmazdan önce meydanlarda simit-çay üzerinden asgarî ücret eleştirileri yaptığı günler arasında, uçuruma dönüşen bir makas oluştu.
Varlık içinde yüzer hale geldiği ölçüde gerçeklerden ve toplumdan kopuşun makası.
Dünürü—Hazine ve Maliye Bakanının babası—Sadık Albayrak’ın geçen yaz başında Erdoğan ailesi için söylediği “Yaşam tarzımız birbirine uygun. Debdebe, ihtişam yok” sözü gündem olmuştu. “İtibardan tasarruf olmaz” denilerek habire masraf üstüne masraf yapılan Saraylardaki hayat tarzına bunu söyleyebilmek için nasıl bir bakış açısı lâzım?!!
Sadık Bey ya eskiyi kast ederek veya kendisi bir çeşit inzivada olduğu ve yolu o saraylara uğramadığı için böyle konuşmuş olmalı...
Ama gerçek ortada. Görünen köy kılavuz istemiyor. Tek adam rejimiyle Saraya hapsolan bir dünyadan dışarıya, Beştepe’ye hulûl eden ekiplerin verdiği raporlarda çizilen çerçeve ile bakılınca ister istemez halktan da kopuluyor.
Bu noktaya geliş sürecinde “milletin adamı” sloganıyla yola çıkılmış; hedeflenen netice alınıncaya kadar da öyle devam edilmişti.
Şimdi bunların hepsi geride kaldı.
Gelinen nokta: Yine yandaşları ihya paketleri hayata geçirilirken, evvelce refah ve zenginlik vaad edilen, ama şimdi ekonomik krizin getirdiği çok büyük sıkıntılarla başbaşa bırakılan milyonlara “yoklukta sabır” tavsiyesi...
Cumhuriyetin 97. yılında, kendisine cumhur ittifakı adını veren bir siyasî ortaklığın, cumhurdan bu anlamda da koptuğunu çok ibretli şekilde ifade eden manidar bir tavsiye...
Türkiye bu kopuşu daha fazla taşıyamaz.