15 Temmuz istismarının, menhus olayın 5. yılında da ısrarla sürdürülmesinin ve şeklen güya kalkan OHAL düzenini yine uzatma inadının üzerinden çok geçmedi; Türkiye birçok bölgeden gelen orman yangını haberleriyle sarsıldı.
Aşırı sıcaklarda yeni rekorların kırıldığı günlerde peş peşe çıkan ve şimdiye kadar 8 can alan yangınlar hepimizin yüreğini yaktı.
Cayır cayır yanan ağaçların ve kaçamayıp diri diri kavrulan masum hayvanların, tavşanların, kaplumbağaların, kuşların... acısı da.
İnsanlar dinlenmek ve eğlenmek için gittikleri, ama yangınların cehenneme çevirdiği tatil beldelerinde azgın alevlerin pansiyon ve otellere kadar dayanması üzerine son anda yetişen ekiplerin yardımıyla kurtulabildiler.
Bu kahredici süreçte olup bitenler ve iktidarın “performans”ı, bilinmeyen birçok şeyle birlikte sistemdeki çürümüşlüğü de olanca dehşetiyle bir kez daha gözler önüne serdi.
Kayyıma teslim edilen THK’nın nasıl bir sorumsuzlukla yönetildiği ve âtıl durumda bekletilen kendi uçaklarımız varken dışarıdan kiralanan yangın söndürme uçaklarıyla nasıl bir “vurgun” yapıldığı, bunlardan sadece biri.
“Büyük devlet, itibar ve prestij” diye savunulan “saltanat uçakları” için dünyanın parası harcanırken, çok daha az masrafla iş görecek durumda olan yangın söndürme uçaklarında nasıl bir perişanlık içine sokulduğumuz da.
Ard arda gelen yangınlar yayılarak devam ederken dışarıdan gelen yardım tekliflerini “burnundan kıl aldırmaz” bir tavırla reddeden yönetim zihniyetinin, dahası açılan yardım kampanyalarını “Devletimizi âciz göstermek istiyorlar” diye karalarken, iş tamamen zora girince, evvelce reddettiği yardımları kabul ederek sergilediği görülmemiş pişkinlik de.
Aynı pişkinliğin, yangınların sorumluluğu, yardım çağrı ve çığlıkları cevapsız bırakılan yerel yönetimlere yıkılarak tekrarlanması da.
Eğer ülkede işleyen gerçek bir demokrasi, denetime açık ve sorumluluk sahibi bir yönetim olsaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı.
Ve birinin dahi vuku bulması halinde, sorumlusu bir gün bile makamında oturamaz, derhal istifa eder ve hesabı da sorulurdu.
Ama tek adam rejimi ve onun gölgesinde saltanat sürenler hiç tınmıyor; kendilerinden başka herkesi suçlayarak devam ediyorlar.
Kendi sonlarını da hızlandırarak...