Cumhurbaşkanı yeni akademik yılın açılışında yaptığı konuşmada “Üniversite kapılarında ikna odaları kurulan Türkiye’den demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim-öğretim yapısına geldik” ifadesini kullanmıştı.
İkna odalarından kastı, 28 Şubat’ta üniversitelere kız öğrencileri başı örtülü olarak sokmamak için kurulan barikatlardı. O dönem bu utanç verici uygulama ile anılacak.
Peki, geçen 20 küsur senenin ardından, hele 17 seneyi aşan AKP iktidarının geldiği noktada, üniversitelerin gerçekten demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim-öğretim yapısına kavuşabildiğini söylemek mümkün mü?
Bu sorunun cevabını, üniversitelerin hangi düşünce, bilim ve proje üretimiyle toplum gündemine geldiklerine bakarak vermek lâzım.
Yüksek öğretim kurumları bu anlamdaki çalışmalarıyla mı kendilerinden söz ettiriyorlar, yoksa son örneğini AYM’nin barış akademisyenleri kararına tepki için sıraya giren rektörlüklerin bildirilerinde gördüğümüz siyasî polemiklerdeki tavırlarıyla mı veya Eskişehir’de olduğu gibi muhbir katliâmıyla mı?
Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı kurucularından Prof. Dr. Engin Karadağ’ın, rektörlerin akademik profilini ortaya koyan çalışması bu bağlamda son derece düşündürücü.
Atıf ve yayın verilerini derleyen Web of Science sisteminden elde edilen verilere göre 44’ü devlet, 24’ü vakıf olmak üzere 68 üniversite rektörünün atıf yapılan uluslararası yayını sıfır.
Diyelim ki, rektörken talimatla bildiri yayınlamak gibi işler sebebiyle vakitleri olmuyor (!); ama öncesinde ne yapıyorlardı? Nasıl profesör olup hangi çalışmalara imza attılar? Çalışmaları uluslararası arenada niye hiç görünmüyor?
Neyse ki hepsi böyle değil. H-Index değerine göre yapılan sıralamada yayın ve atıf yapılan rektörler de var. Koç’ta Umran İnan, ODTÜ’de Verşan Kök, Harran’da Sabri Çelik, Sabancı’da Yusuf Leblebici, Galatasaray’da Ertuğrul Karsak, Tarsus’ta Orhan Aydın,YTÜ’de Bahri Şahin gibi.
Araştırmayı yapan ve 2011’de dünyadaki ilk 200’de iki üniversitemiz varken bugün o sıralamada, hattâ ilk 500’de tek bir üniversitemizin dahi kalmadığını ifade eden Prof. Dr. Karadağ “Rektör ne kadar nitelikliyse üniversitelerin performansı da yükseliyor” diyor.
Rektörler öyle, üniversiteler de böyle.
Bu durumdan bir an önce çıkmamız şart.