Bir buçuk yılı aşkındır hepimizi esir alan pandeminin tekrar tırmanışa geçtiği ve bunun tedbirlerdeki gevşemeye değil, aşısızlığa bağlandığı, ama vak’a ve aşı olan sayılarındaki artışın paralel gittiği bir ortamda sel ve orman yangını gibi felâketler de sıklaştı.
Marmara Denizini kaplayan müsilaj istilâsı ve rekor kıran aşırı sıcaklar devam ediyorken.
Önce Doğu Karadeniz’in, yeni canları kurban verdiğimiz mutad sel ve heyelânları geldi; sonra peş peşe çıkan orman yangınları.
Ardından Van ve Hakkâri’deki seller.
Aslında bu felâketler sadece ülkemizde yaşanmıyor. Kanada’yı kavuran aşırı sıcaklar, Akdeniz ülkelerindeki orman yangınları ve Almanya’daki görülmemiş sel baskınları...
Dünya hızla kıyamete doğru gidiyor.
İnsanoğlu da, Allah’ın ihsanı olan teknoloji imkânlarını zulüm, günah, isyan ve azgınlıkta kullanıp hırs ve bencilliğiyle bu kıyameti öne çekmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Aynı şey maalesef Türkiye için de geçerli.
Doymak bilmeyen rant hırsıyla tabiatı tahrip edip Allah’ın yaratılışta koyduğu dengeleri bozan, orman katliamı yapan, denizleri ve su kaynaklarını kirleten, gölleri ve yeraltı sularını kurutan, fay hattına çürük binalar yapan yağmacı zihniyet, sonu gelmeyen sel, yangın ve depremlere davetiye çıkarıyor.
Geçen hafta çoğu Ege ve Akdeniz olmak üzere birçok yerde ard arda çıkan 100’ü aşkın orman yangını ise hem koruma tedbirleri, hem de yangın söndürme kabiliyetimiz açısından karşı karşıya olduğumuz içler acısı hali tüm vahametiyle gözler önüne seriyor.
Bilhassa THK eksenindeki tartışmalar son derece düşündürücü. Kurumu kayyım vesayetine teslim eden de bu iktidar, THK’daki uçakların yetersizliğinden şikâyetçi olan da.
“Yangın söndürme uçağımız yok” itirafında bulunup, yangınları söndürmek için Rusya, Ukrayna, Azerbaycan ve İran’dan medet umarken, Saray başta olmak üzere saltanat gezilerinde kullandığı çok sayıda uçağı “itibar ölçüsü” olarak gören de yine aynı iktidar.
İktidarın başının Marmaris’teki yangınzedelere hitap ettiği konuşmasının ardından, katılanlara çay paketleri atması ayrı bir vak’a.
Aslında bunların hepsi bize ikaz ve ihtar.
İbret alıp kendimize gelmemiz için.
O dersi almak için daha neyi bekliyoruz?