THY Yönetim Kurulu eski Başkanı Hamdi Topçu yeni sisteme geçildikten sonraki durum için düşündürücü değerlendirmeler yaptı:
“Bunun sonuçları şu anda ölçülebilir değil. Ama gördüğüm kadarıyla devletin önemli kurumları ki bunların gelenekleri 40-50 yılda oluşur. Hepsi darmadağın edildi. Bunların tekrar bir gelenek kazanması çok uzun süre alır. Bunların kendi iç kontrolleri vardı. Meselâ vergi sistemine baktığımızda kurumsal bir yapı yok şu anda. İnanılmaz bir dağınıklık var. Devletin diğer kurumları da aynı şekilde.”
Topçu’nun Kemal Öztürk’e söylediği ve Yeni Asya’ya da haber olan (17.1.20) bu sözleri, iktidarın her fırsatta “büyük demokrasi hamlesi” olarak nitelediği sistemin devlette meydana getirdiği sonuçların bir yönünü anlatıyor.
Nihat Ömeroğlu’nun yeni sistemdeki kusurlarla ilgili olarak sıraladığı tesbitler, bunların sistem içinden tasdik ve ikrarı niteliğinde:
Yetki ve görev sınırlarının belirsizliği ve birbirine karışması; sağlıklı bir koordinasyonun sağlanamaması; çelişkili kararlar; atama ve yükselme kriterlerinin objektif olmaması; bazı kamu görevlilerinin usulsüz çıkar sağlamaları; kayırmacılık; fazla harcamalar ve israf...
Yine Topçu’nun “Bugün aynı parti içinde bakanlıklar değişiyor, bir önceki bakanın bütün bürokratları yok sayılıyor. Halbuki aynı parti” eleştirisi de çok çarpıcı ve düşündürücü.
İktidarın “eski Türkiye” olarak isimlendirip bütün olumsuzluklardan sorumlu tuttuğu önceki dönemlerde en çok eleştiri alan yanlışlardan biri bazı partilerin iktidara geldikten sonra yaptıkları partizanca uygulamalardı.
Devlet kadrolarında gerçekleştirdikleri kıyım ve tasfiyelerle hem ehliyet, liyakat ve tarafsızlık esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin zarar görmesine, hem de çok yönlü mağduriyetlere yol açmışlardı.
Bu durum, AKP iktidarında daha da ileri ve ciddî boyutlar kazanarak devam etti. Ve gelinen noktada iş partizanlığın da ötesine taşınarak “ekipzanlık” noktasına dayandırıldı.
Görünen o ki, yeni sistemle 30’ların “parti devleti”ne benzer bir modele geçilirken, bununla kalınmayıp, parti içi gruplardan Saray ekibinin öne çıktığı, diğerlerinin ise dışlanıp tasfiye edildiği bir kadro düzeni kurulmuş.
Böyle bir düzende devletin darmadağın olmasından daha “normal” (!) ne olabilir ki?!!