"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

1923'te neler yaşandı, neler...

M. Latif SALİHOĞLU
08 Ekim 2012, Pazartesi
Lozan görüşmelerinin tamamlandığı, Millet Meclisinin iki gruba ayrıldığı, ilk siyasî cinayetlerin işlendiği, ilk genel seçimlerin yapıldığı, muhalif grubun tasfiye edildiği, Halk Partisinin kurulduğu ve nihayet Cumhuriyetin ilân edildiği 1923 senesinde, daha başka gelişmeler de yaşandı.

Bunları, şöylece özetlemek mümkün:
Gizli Meclis oturumlarında, Lozan'da tavizler verildiğini ve Mehmetçiğin kanının masa başında ucuza satıldığını iddia ederek, M. Kemal ile İsmet Paşanın müşterek Lozan Antlaşması fikriyatına şiddetle muhalefet eden II. Grubun liderlerinden Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, aynı yılın Mart ayı sonlarında hayret ve dehşet uyandıran bir komplo ile katledildi.
* * *
Bir bağda saklanan Ali Şükrü Beyin cesedinin bulunduğu ve katilin de Çankaya Muhafız Komutanı Topal Osman'ın olduğunun anlaşıldığı 1 Nisan günü, özellikle Meclis Başkanı M. Kemal'in isteğiyle genel seçim kararı alındı. (Seçim, Ağustos ayı başında yapıldı.)
* * *
Ali Şükrü Beyin katili Topal Osman, 2 Nisan'da Ayrancı Bağlarında üzerine gönderilen askerî birlik tarafından vurularak öldürüldü, kafası kesildi ve Ulus'taki Meclis'in kapısında ayaklarından asılmak suretiyle teşhir edildi.
* * * 
"Amasya Tamimi"ni tasdik eden komutanlardan Cafer Tayyar, savaş esnasında esir düştüğü Yunan tarafından–takas usûlüyle–serbest bırakıldı ve 5 Nisan günü İstanbul'a, ardından Ankara'ya geldi. (Cafer Tayyar, hem komutan, hem de Edirne mebusu olarak Meclis'te görev aldı. Ancak, bu tarihten itibaren M. Kemal ile zıtlaştılar ve hiçbir şekilde uyuşamadılar. Bu yüzden, başına gelmeyen kalmadı.)
* * *
Meclis'te, kesilen Lozan görüşmelerine, kaldığı yerden devam edilmesine karar verildi. İsmet Paşa başkanlığındaki heyet, ikinci kez Lozan'a gönderildi; 23 Nisan'da ikinci oturuma başlandı.
* * *
Lozan'da dehşet veren gizli pazarlıkların devam ettiği günlerde Ankara'da bulunan Bediüzzaman Said Nursî ile M. Kemal arasında, "Riyaset odası"nda şiddetli münakaşalar yaşandı. Bediüzzaman, o günlerin Ankara'sında iki kez ölüm tehlikesi atlattı.
* * *
Gizli mimarı Yahudi Hahambaşısı Haim Naum olan Lozan Antlaşması, Temmuz ayı sonlarında imzalandı. Bir ay sonra da yeni Millet Meclisi, bu antlaşmayı kabul etti. Yeni Meclis'te II. Gruptakilerin çoğu tasfiye edilmiş durumdaydı. Ancak, yine de 14 kişilik bir muhalefet grubu oluştu. Bunlar, Lozan'a Meclis'te red oyu verdiler.
* * *
Meclis'teki Lozan muhalifleri, aynı zamanda M. Kemal ve İsmet Paşanın da muhalifi durumuna düştüler. Bu grup, Cumhuriyet'in ilânından sonra farklı bir siyasî temayülün içine girdiler ve 1924'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını (TCF) kurdular.
* * *
İşte, konumuzun asıl can alıcı noktası burada: "Amasya Genelgesi"ne imza koyup tasdik eden komutanların tamamı, TCF'yi kuran kadronun içinde yer aldı. Bir tek istisna vardı, o da M. Kemal idi.
Evet, çok garip, ancak gerçeğin tâ kendisi. Vaktiyle "Amasya Tamimi"ni kabul edip altına imzasını atan M. Kemal dışındaki komutanların tamamı CHF'den ayrılmış ve yeni Meclis'in ilk muhalefet partisi TCF safında yerlerini almışlardı.
Tabiî, bu yaptıklarının faturası da çok ağır oldu. İstiklâl Harbinin bu kahraman kumandanları, önce 1925'teki Şeyh Said Hadisesiyle irtibatlandırılarak–partileri kapatılmak sûretiyle–cezalandırıldılar; ardından, 1926'daki muhayyel "İzmir Sûikastı" hadisesiyle irtibatlandırılarak İstiklâl Mahkemesine sevk edilerek idamın eşiğine kadar getirildiler.
Bu kahramanlar, İzmir'de idam olunmaktan kılpayı kurtuldular gerçi; ancak, çoğunun hem askerî, hem de siyasî hayatları bütünüyle sona erdirilmiş oldu.
Evet, maalesef ve çok yazık ki, bütün bu bed muameleye mâruz bırakılanların içinde, "Amasya Tamimi"ni kabul ve tasdik eden yukarıda isimlerini sıraladığımız–M. Kemal dışındaki–Millî Mücadele Komutanlarının tamamı yer almakta idi.

Nasıl bir Cumhuriyet?

Saltanat'ın kaldırıldığı 1 Kasım 1922 tarihinden beri, Ankara merkezli yeni devletin isim ve şekl–i idaresinin ne olacağı merak konusuydu.
Aslında yeni sistemin "Cumhuriyet" olacağı noktasında bir umumî kanaat vardı. Zaten başka türlüsü de olmazdı, olamazdı.
Saltanat ve monarşik düzene tekrar dönülemeyeceğine göre, ortada Cumhuriyet'ten başka bir alternatif kalmıyordu. İlânât için beklenilen asıl meselenin ise, "mutlak istibdat"a dayalı bir rejimin kurulması olduğu tez zamanda anlaşıldı.
Bunun için gerekli hazırlıklar tamamlandı ve nihayet 29 Ekim (1923) günü Cumhuriyet'in ilân edileceği noktasına gelindi. Nihaî karar, Meclis yerine bir gün önce (28 Ekim) Çankaya Köşk'ünde verildi.
Bu karar, ertesi gün Meclis gündemine getirildi ve haliyle umumî kabul gördü. Meclis'te olsun, ülke genelinde olsun, Cumhuriyet'e itiraz veya bir muhalefet cephesi yoktu. Yer yer görülen itirazlar ise, Teşkilât–ı Esasî'de apar topar yapılan bazı değişikliklere yönelikti.
Teşkilât–ı Esasî, anayasanın nasıl yapılacağına dair belirlenen prensipler manzumesidir. İşte, bu noktada yapılan değişikliğin başında şu hususlar gelmektedir: "Türkiye reisicumhuru, aynı zamanda devletin reisidir. Bu sıfatla Meclis'e ve Heyet–i Vekile'ye (Bakanlar Kuruluna) de riyaset eder."
İşte bu ve benzeri mânâdaki değişikliklerle, yeni kurulan Cumhuriyetin idaresi, tamamıyla "tek adam"ın sultası altına girecek bir şekle sokulmuş oldu.
O tarihte Meclis'te Sinop milletvekili sıfatıyla görev yapan eski Millî Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur, Kâzım Karabekir gibi bazı mühim şahsiyetlerin bu noktada bazı itirazlarının olduğunu, ancak yeni Meclis'te kuvvetin artık tümüyle M. Kemal ve İsmet Paşanın eline geçmesiyle kimsenin birşey yapamadığını anlatıyor. (Hayat ve Hatıratım–III, sayfa 1235; 1967.)
Herşeye rağmen, Cumhuriyetin kuruluşu zamanında bile devletin dini Anayasada "din–i İslâm" şeklinde yer alıyordu.
Ne var ki, tam bir "istibdad–ı mutlak" sûretinde tatbik edilen Cumhuriyet, bir süre sonra Anayasadaki "İslâm dini" tâbirinden de soyutlanarak bir "laik Cumhuriyet"e dönüştürüldü. Üstelik, laikliğin esas mânâsı da çiğnenerek ucûbe bir rejim tarzı oluşturuldu.
Bu kaskatı anlayış, 1950'den sonra kerhen de olsa yumuşama eğilimine girmeye başladı.

Okunma Sayısı: 3535
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı