Yaklaşık 17 senedir tek başına iktidarda bulunan siyasî partinin, artık iyiden iyiye tıkandığı ve hızla tükenmeye doğru gittiği hususu, şimdilerde yaygın bir kanaat haline gelmiş görünüyor.
Üstelik, bu hususu en çok dillendirenlerin başında da eski AKP’liler geliyor. “Eski”den kastımız şudur: Bu partinin kurucu kadrosunda yer alan, kuruluş safhasında da canla-başla çalışan ve dönem dönem partinin en parlak yıldızları arasında boy göstermiş olan siyasetçilerden söz ediyoruz.
Meselâ: Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer ve daha evvel partide olsun, Türkiye siyasetinde olsun aktif rol almış diğer bazı isimler.
Bazı kulis bilgilerine baktığımızda da, şu tarz söylentilerin dolaşıma girdiğini görüyoruz: Dört-beş ay içinde çeşitli partilerden ayrılacak veya ayrılmaya ikna edilecek 50-55 kadar milletvekili, kurulacak yeni partiye transfer edilerek, Meclis’te dinamik bir grup olarak boy gösterilecek. Tıpkı, “Yenilikçiler” adıyla harekete geçen AKP’lilerin, tâ resmî kuruluş safhasından evvel Meclis’te yaptıkları gibi...
Tabiî, gelişmeleri kısmen de olsa farklı okuyan, dolayısıyla farklı değerlendirenler de var. Aynı konuyla ilgili olarak bir medya kuruluşuna konuşan AkParti kurucularından Abdüllatif Şener “Erdoğan, partiye vücut vermiş isimleri tasfiye etti” dedikten sonra, şöyle bir eklemede bulundu: “Bu arkadaşlarımız, Erdoğan'ın yeni bir atağına karşı bağımsız olarak ortaya çıkma iradelerini göstermekte zorlanabilirler. Çünkü, Erdoğan bir taraftan havuç, bir taraftan sopa gösteriyor. Bunlar Erdoğan'ın sopasına ne kadar dayanabilirler veya havucuna ne kadar tamah etmeden uzakta durabilirler, doğrusu isterseniz, şimdilik tam ölçemiyorum.” (HalkTv)
Daha başka medya kuruluşlarına yansıyan bilgilere göre, yeni bir parti kurma hazırlığında olan ekibin kararlı olduğuna dair şu ifadeleri görmekteyiz: 31 Mart’taki seçimin sonucu ne olursa olsun, yeni partinin kuruluş çalışmaları hızlanarak devam edecek. (Yeniçağ)
Evvelki akşam bir Tv’nin canlı yayın programına katılan AKP’li Mehmet Metiner’in biraz da sitemkâr bir dil kullanarak söylediklerinden de anlaşılıyor ki, aynı siyasî yelpaze içinde ciddî bir çıkışın yakın zamanda ortaya çıkma ihtimali giderek kuvvet kazanıyor. Öyle ki, bu yeni siyasî hareketin, tabanda olduğu gibi Meclis’te de bir karşılığının olacağını söylemek mümkün. Zira, söz konusu 17 yıllık zaman zarfında, pekçok partili ya küstürüldü, ya kızdırıldı, ya rencide edildi, ya da herhangi bir sebeple siyasî faaliyetlerin dışına itildi. Bunların toplamı, hayli yüksek bir yekûn tutuyor.
Dolayısıyla, siyaset arenasında topluca harekete geçmesi halinde, iktidar partisinin saltanatını ciddî şekilde sarsacağını ve manevra kabiliyetini zora sokacağını söylemek mümkün. Ama, Türkiye’ye ne kazandıracaklarına ve genel siyasete nasıl bir renk katacaklarına dair herhangi bir iddiada bulunmak, şimdilik mümkün görünmediği gibi, inandırıcı da olmaz.
Bize göre, Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olduğu tarz-ı siyaset, eski Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin takip etmiş olduğu “hürriyetçi demokrat” misyondur. Ülkenin ve milletin hayrını ciddî ve samimî olarak düşünenlerin, bu misyona kuvvet vermeleri, ülke çapında onu canlandırmaya çalışmaları, en isabetli bir hareket olacaktır. Doğruluğuna tâ başından beri inandığımız bu gerçeğin görülememesi veya gözardı edilmesinden dolayıdır ki, ülke siyaseti ve asırlık demokrasisi maalesef tıkanma noktasına kadar gelip düğümlendi. Düğümün açılmasını da, evet, yine aynı tarz-ı siyaset ile mümkün görüyoruz.
GÜNÜN TARİHİ 03 Mart 1924
İki inkılâp: Kıyafet-Hilafet
Yakın tarihimizdeki “Kılık-Kıyafet İnkılâbı” ile “Hilâfetin Lağvedilmesi” tarihleri arasında dikkat çekici bazı benzerlikler var.
Sultan II. Mahmud devrinde 3 Mart 1829’te ilân edilen “Kılık-Kıyafet Nizâmnâmesi” ile devlet memurlarına fes giyme mecburiyeti getirildi. Buna direnenler, en sert şekilde cezalandırıldı. O dönemde çok kan akıtıldı.

Sultan II. Mahmud
Yaklaşık bir asır sonra M. Kemal’in emrindeki hükûmet eliyle, 3 Mart 1924’te, daha büyük bir inkılâp yapıldı: Hilâfetle birlikte Medreseler kapatıldı. Şer’îye Vekâleti kapatıldı. Fevzi Paşa resmen Genelkurmay Başkanlığına getirildi. Osmanlı Hanedanı’nın tamamı sınırdışı edildi. Vesaire...