Kâzım Karabekir, 23 Nisan 1920’de Ankara’da teşkil olunan Millet Meclisi’nde “Edirne mebusu” sıfatıyla yer aldı. Hemen akabinde, yine aynı Meclis tarafından “Şark Cephesi Kumandanlığı”na atandı.
Sürâtle harekete geçen ve Doğu Cephesinde Müslüman halka kan kusturan Ermeni çetecilere karşı orduyu savaşa hazırlayan Karabekir, bölgede harikulâde bir sür’atle pek sevindirici neticeler almaya başladı. Peşpeşe kazandığı zaferler, hem ahalinin, hem de Millet Mecilisi’nin şevkini artırıp ümidini tazeliyordu. Elde edilen mücahidane muvaffakiyetler sebebiyle Karabekir’e “Şark’ın Fatihi” unvanı verildi.
O tarihte çok kısa denebilecek bir zaman zarfında yaşanan gelişmelerin bir özeti aşağıdaki gibidir.
*
Yeni kurulan Millet Meclisi’ne bağlı ve Karabekir komutasındaki Millî Kuvvetlerimiz, Doğu Anadolu’yu kan gölüne çeviren Ermeni çetelerine karşı 28 Eylül 1920’de büyük bir taarruz harekâtını başlattı.

Kars, Iğdır ve çevresi başta olmak üzere, Şark Vilâyetlerinde birçok yerleşim merkezini ellerinde bulunduran özellikle Taşnak ve Hınçak isimli örgütlere bağlı silahlı çeteciler, bölge genelinde sayısız Müslümanın kanını akıtarak hemen her tarafta atliâm yaptılar.
Millî Mücadelenin başladığı günlerde, Sovyet Rusya'nın desteğini kaybeden bu çeteler, korku ve panik içinde etrafı yakıp yıkma ve mâsum (sivil) Müslümanların kanını dökme işini alabildiğine hızlandırdılar.
İşte, vahşet ve gaddarlığın son raddesine çıktığı günlerde harekete geçen Millî Kuvvetlerimiz, silâhlı Ermeni birliklerini Şarkî Anadolu topraklarını terk edip Ermenistan tarafına kaçmaya yöneldi.
Çatak, Sarıkamış, Kağızman ve daha birçok şehri Eylül ayının son haftasında terk eden Ermeni çeteleri, haftalar süren bir takip ve taarruz neticesinde, Ermenistan'ın iç bölgelerine kadar çekilmeye mecbur edildi.
Millî Kuvvetlerimizin Şark Cephesindeki bu ilerleyişi, Gümrü Antlaşmasının yapıldığı tâ 2 Aralık gününe kadar aralıksız şekilde devam etti.
Bu antlaşma, aynı zamanda yeni Millet Meclisi ve Ankara hükümeti adına uluslar arası düzeyde imzalanan ilk antlaşma, dahası ilk askeri ve diplomatik zaferdir.
*
Şark Cephesinde ordumuzun kazandığı zaferlerle büyük şöhret kazanan Kâzım Karabekir Paşayı bekleyen bir sonraki görev, Garp Cephesi Kumandanlığıydı.
Ancak, durum beklendiği gibi olmadı. Geçmişinde hiçbir başarıya imza atamayan Albay İsmet, Karabekir Paşadan üstün tutularak cephe komutanı yapıldı.
Karabekir ise, önce mebus yapılarak askeriyeden uzaklaştırıldı. Rütbesiz bir sivilden farkı kalmadı. Hilafetin lağvedilmesinden (3 Mart 1924) sonra samimi arkadaşlarıyla ittifak ederek son bir çırpınışla siyasî muhalif (ana muhalefet) olmaya çalıştı, ancak bunda da muvaffak olamadı. Bilhassa bu safhadan sonra hayatı türlü çile ve sıkıntılar içinde geçti. Yıllarca İstanbul’dan Ankara’ya gelemedi. 1939’da tekrar mebus seçildi. 1948’de Meclis Başkanı iken vefat etti. Ruhu şâd olsun. Allah rahmet eylesin.
Onun piyasada bulabileceğiniz iki ciltlik “Günlükler” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederiz. İçinde orijinal pek çok bilgi ve hatıra notları var.