Bugün iki tarihî konu var önümüzde. Birincisi: Osmanlı’ya ilk matbaanın gelişi, dolayısıyla ilk eserin basılması. İkincisi: İngilizlerin türlü oyun ve entrikaları sonucu Musul’un elimizden gitmesi meselesi.
Şimdi sırasıyla bu konuları kısa kısa işlemeye çalışalım:
Osmanlı’da ilk matbaanın ilk meyvesi
Osmanlı Devleti’nin matbaacılık tekniğine işlerlik kazandırması, ancak 1727 yılında mümkün olabildi. İbrahim Müteferrika Efendi yönetiminde 16 Aralık’ta çalışmaya başlayan matbaada, ilk olarak “Vankulu Lûgatı” tab’ edildi.
Bu lûgat, aslında daha önce var olan Sihâh isimli Arapça sözlüğün bir nevî tercümesi veyahut Türkçe versiyonu idi. (Eserin orijinal ismi Tâcü’l-Luġa ve Sıḥâḥu’l-Arabiyye idi ve Osmanlı’da “Terceme-i Sıhah-ı Cevherî” adıyla el yazması olarak neşredilmişti.)
Osmanlı’da matbaanın kurulması ve çalıştırılması, hiç kolay olmadı. Şeyhülislâmlıktan fetvâ alınmasına rağmen, bu teknolojiye şiddetle muhalefet edenler oldu. Bilhassa, geçimini hattatlıktan, el yazısından temin eden kimseler, matbaanın varlığına dahi tahammül edemiyordu.
Ne var ki, bu teknolojik imkândan yararlanmak, artık bir zaruret olmuştu. Avrupa, matbaacılık tekniğine çoktan başlamış ve yaklaşık iki asır önde gidiyordu.
Dolayısıyla, geri kalmak hataydı ve bir eksiklik idi. Nihayet, geç ve zor da olsa o eksiklik giderilmeye çalışıldı.
Musul’da İngiliz siyaseti
İngiltere’nin baskısıyla 16 Aralık 1925’te Cemiyet-i Akvamın (Birleşmiş Milletler) insafına ve inisiyatifine bırakılan Musul, 5 Haziran 1926’da verilen nihaî bir kararla Türkiye’nin buradaki bütün hakları suya düşürülmüş oldu.
Yaklaşık yüz yıldır, bölgenin ve dünya devletlerinin büyük önem verdiği, üzerinde siyasî satranç oyunlarının oynandığı Musul ile ilgili gelişmelerin tarihî seyrine kısaca değinmeye çalışalım.
*
Birinci Dünya Savaşı bitiminde 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, İngilizlerin Musul’u işgal edeceklerini düşünemeyen Osmanlı Devleti, burada bulunan birliklerini takviye etme ihtiyacını da duymaz.
Ne var ki, bölgedeki İngiliz ordusu, 1 Kasım 1918’de Osmanlı’nın ahaliye zulmettiğini iddia ederek Musul’a girer. Kendince, Mütarekenin 7. Maddesini işleterek hedef seçtiği stratejik noktaları işgale kalkışır. İngiliz generali Marshall, Osmanlı kuvvetleri Musul’u terk etmediği takdirde, söz konusu 7. Maddeyi işletmeye devam ederek, Musul dışındaki bölgeleri de ele geçirmek için savaşacaklarını ve bundan da Osmanlı birliklerinin komutanı Ali İhsan Paşa’nın sorumlu olacağını ilgili mercilere bildirir.
Ali İhsan Paşa, 9 Kasım sabahı, bir emr-i vâki olarak yaşanan bu fiili durumu hükümetle görüşmek üzere İstanbul’a hareket ettiği aynı gün, zaaf içindeki hükümet merkezi İstanbul’dan da ne yazık ki Osmanlı birliklerinin Musul’dan çekilmeleri ve şehrin tahliye edilmesi emri bildirilir.
15 Kasım 1918’de Musul’u terk eden Osmanlı birliklerinin ardından, İngiliz kuvvetleri şehirde hâkimiyet kurmaya muvaffak olur.
*
O tarihlerde 500 bini aşkın Musul vilayetindeki yerleşik nüfus sayısı hakkında ayrıca şu bilgilere rastlamaktayız: Kürt nüfusu 263.830, Türk nüfusu 146.960, Arap nüfusu 43.210, Yezidi nüfusu 18.000. Ayrıca, Müslüman olmayan ve azınlıkta kalan unsurların yekûnu ise 32.000 civarında.