Hani derler ya “Âleme verir talkını, kendi yutar salkımı” diye... Şimdiki siyasî iktidar aktörleri ile “yavuz-havuz medyası”nın ak-trolleri de aynen öyle bir durumdalar.
Mütemadiyen, elâleme “adamlık” dersleri vermeye ve ona-buna bakarak habire “ilkeli duruş”tan dem vurmaya çalışırlar.
Ne var ki, kendi hallerini unutarak, yahut görmezden gelerek yaparlar bu işi.
Tabiî, ehl-i hakikat nazarında hiç de inandırıcı olmuyor bütün bu çalıp söyledikleri.
Çünkü, o dem vurdukları “ilkeler” ve ders verdikleri “adamlık” duruşları, kendi aynalarında görünmüyor; hatta, yıllar içinde büsbütün silinmiş görünüyor.
Yani, ilkeli duruş falan yok; tek adam var. Bütün akıl-fikir, işte o tek adamın cebinde. Tek adam ne diyorsa odur; o nereye dönüyorsa, umumî dönüş de oraya. Vesaire...
Buna ilke falan denmez; bu düpedüz bir ucûbe duruş halidir. İşte size, bu ucûbe halin sayısız örneklerinden bâriz birkaç nümûne.
* * *
Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Abdüllatif Şener gibi meşhûr isimlerle beraber yola çıkmışlardı, beraber yürümüşlerdi ve yağmur altında beraber ıslanmışlardı; gûyâ... Peki, ne oldu da yollar ayrıldı?
Haydi diyelim, yollar ayrıldı; herkes kendi yoluna gitti, gidiyor. Peki, her yol ayrımında bu kişilere yönelik yapılan saldırılar, küfürler, hakaretler, karalama kampanyaları ne oluyor? Bir dönem, Bülent Arınç’a “parsel parsel” atılan o çamurlar şimdilerde ufak ufak silinmeye ve ona atılan okkalı tükürükler son günlerde iyiden iyiye yalanmaya başlandı. Peki neden? Adamlık yahut ilkeli duruş bunun neresinde?
Kusura bakılmasın, ama burada ilke-prensip, helâl-haram diye bir ölçü-mîzân yok, sadece ve sadece “Kimin yanında?” durduğu veya durmadığına bakılarak yapılıyor, bütün bu dönüşler, gel-gitler, zigzaklar...
* * *
Aynen Bülent Arınç gibi, diğer yol arkadaşlarından Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’na karşı takınılan tavır da aynıdır. Bu tavırlarda, asla ve kat’a “ilkeli duruş” falan yok. Tavırlar bütünüyle “kişi odaklı” ve “şahıs merkezli”dir.
İki gündür, hayret ve teessüfler içinde görüyoruz ki, Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündeme gelen “Abdullah Gül kardeşimiz” hakkında, yine aynı aktörler ve aktroller tarafından yapılmayan küfür-hakaret kalmadı. Hatta öyle ki, “Ha Abdullah, ha Fetullah” gibi zıpkınlı ajitasyona bile dört elle sarılanlar oldu.
Şimdi, Allah aşkına söyleyin: İlke, prensip, adamlık bunun neresinde? Bir kimseyi sevmeyebilirsiniz. Ona oy vermeyebilir, hatta verilmemesi gerektiğini savunabilirsiniz. Ama, kişiyi böyle yerin dibine batırırcasına hakaretin hiçbir cevazı, mazereti olmaz, olamaz.
* * *
İlkeli duruştan söz edenler, partisinin CB adayı olması için Kılıçdaroğlu’na vargücüyle yüklendikleri halde, meselâ aynı şeyi Bahçeli için yapmadılar, yapmayı akıllarına dahi getirmediler. Oysa, her ikisi de “parti genel başkanı” sıfatına haiz kimselerdir.
Niçin birine öyle, diğerine böyle?
İlkeli duruş, bunun neredesinde?
Kaldı ki, Ankara ve İstanbul’un belediye başkanlarını görevden almalarına karışanlara şunu diyorlardı: “Hadi, gidin işinize bakın siz. Bu bizim parti içi meselemiz.”
Madem öyle, siz niçin başkasının parti içi meselesine bu derece asıldınız ve asılıyorsunuz? Sizdeki ilkeli duruşun adı bu mu?
* * *
Sizin son şeklini vermiş olduğunuz “Siyasî partiler kànunu”na göre, meselâ HDP hem seçime girebiliyor, hem CB adayı gösterebiliyor, hem de parti faaliyeti için “Hazine yardımı”nı kolaylıkla alabiliyor. Siz buna birşey diyemiyor ve karşı gelmeye de çalışmıyorsunuz? Ama, aynı HDP’nin bir başka siyasî parti ile yakınlaşmasına, ittifak yapmasına, işinize gelmeyecek şekilde oy tercihinde bulunmasına ateş püskürüyorsunuz? Seçmene demediğiniz kalmıyor. En az sizin kadar vatan- perver olan insanların ne hainliğini bırakıyorsunuz, ne de terör yandaşlığını..
Kusura bakılmasın; ama, bu tür davranışların ne “adamlık”la bir ilgisi var, ne “ilkeli duruş”la... Siyaset yapın, karşı tarafı da eleştirin; ama böyle seviyeyi ayağa düşürerek değil. Yani, sözde değil, özde “ilkeli duruş”larla...
***
@salihoglulatif:
Yavuz-havuz medyasındaki yandaşlar, bugünlerde tutturmuş başkasına ADAMLIK-İLKELİ DURUŞ dersleri vermeye çalışıyor. Tamam, çalışın çalışmasına da, arada bir aynaya bakmayı unutmasınlar.