"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Komiser, Üstad’ın üzerine yürüdü...

M. Latif SALİHOĞLU
06 Şubat 2020, Perşembe
Kastamonu şahitlerinden Hacı Ahmet Ataklı’nın bize anlattığı son birkaç hatırayı da takdim ederek nokta koyalım.

Hacı Ahmet Efendi, Garzan Çayı kenarındaki köyünde, köylüler ve beraberimizde bulunan diğer şahitlerin huzurunda bize anlattıkları aynen aşağıdaki gibidir.

* * *

Kastamonu başkomiserlerinden “Elyakutlu Hafız Nuri” diye bilinen şahıs, Üstad Bediüzzaman’a muarızdı; ona düşmanı gibi bakardı. Çok büyük bir kin ve garaz duyardı. Her fırsatta gelip Üstadı rahatsız eder, onun kıyafetine, hatta Arabî Kurân okumasına dahi ilişirdi. Bu kişi, gûyâ hafızlık okumuş...(*)

Bir gün Hz. Bediüzzaman’ın kaldığı eve gelip hiddetle bağırmaya başladı. Duyduğum kadarıyla şunları söyledi: "Molla Said! Bakıyorum da, Arapça Kurân'ı hiç elinden düşürmüyorsun. Seni her gördüğümde böylesin. Niye Latincesini okumuyorsun? Niçin sarığı çıkartmıyorsun? Neden şapka takmıyorsun? Demek ki, sen devleti tanımıyor ve takmıyorsun. Biz de böyle davrananlara ne yapacağımızı iyi biliriz, haberin olsun.”

Üstad, ona hiçbir şey demediği halde, o bağırarak tehditli konuşmaya devam etti: “Bak, sana söylüyorum Said-i Kürdî! Böyle kafa tutmaya devam edersen, o başındaki sarığı boynuna takıp seni dışarı çıkarır, çarşıda da seni dolaştıra, dolaştıra rezil ederim!”

Üstad, ona yine cevap vermek istemedi. Komiser, bir anda hiddete geldi ve kendini tutamayıp Üstad’ın üzerine doğru yürüme tavrını takındı. Onun bu mütecaviz tavrı karşısında, elinde Kurân bulunan Hz. Üstad, şunu söyledi: "Bana karışma, benden vazgeç.” 

Başkomiser, Üstad’ın oturduğu sedire doğru giderken, ayrıca şunları sıraladı: "Bize, yani devlete ve kànunlara muhalefet ediyorsun. Bütün hocalar şapka giydi, sen hâlâ sarık bağlıyorsun. Onlar Latince Kurân okuyor. Sen yine eskisi gibi. Ben senden vaz geçmem, çekip gitmem, hatta gözüne bile ilişirim.”

Hacı Ahmet Ataklı ile 1990’da köydeki evinin önünde uzun uzun sohbet ettik.

Tam Üstad’a yaklaşmış ve başındaki sarığa elini uzatacaktı ki, Hz. Bediüzzaman, benim tarif etmekten âciz kaldığım acip bir tavır takındı ve o mânâlı gözlerle Komisere şöyle bir bakarak âdeta gök gürlemesi gibi şunu haykırdı: “Dur be münafık! Sen, bana ve Kurân'a hiçbir şey yapamazsın!”

Hepimizi ürperten Hz. Üstadın o halinden ve sözlerinden sonra, Komiser Nuri âniden karnını tutarak küt diye yere düştü. Karnı öyle bir sancılandı ki, bağırmasını duyan dışarıdaki polisler de hemen içeri daldılar. Yerden kaldırıp vücudunu kontrol ettiler. Kan akmış mı, yara-bere var mı diye baktılar... Sonra “Ne oldu? Birisi mi vurdu?” diye sordular. Biz de, kimsenin ona dokunmadığını, âniden sancılanıp yere düştüğünü söyledik. Alıp hastahaneye götürdüler. Durumu ağırlaşınca Ankara’ya doğru yola çıktılar. 

Yolda iki-üç defa gel-git yaşamışlar. Ankara il sınırında sancısı geçiyor; vazgeçip dönünce Kastamonu il sınırında tekrar sancılanıyor. Refakatçi polislere şunu söylemiş: “Bağırsam da beni evime götürün. Biriniz de Molla Said’e gidip ‘Hocam affedin onu’ deyiversin.” Adamı evine götürürler. Sancısı alabildiğine şiddetlenir ve kısa sürede ölür gider.

Hamal olduğum için, bir gün onların köyüne (Elyakut) kamyonla mal götürdük. Yemek ikrâmı esnasında, köylülerden şunu duydum: Başkomiser bizim vilâyette torpilimizdi, o da öldü gitti. Allah’ın evliyasına ilişince, cezasını buldu tabiî...

* * *

Hacı Ahmet Ataklı’nın anlattığı son bir hatırası da şudur: Yine bir gün, iyice eskimiş iki adet testiyi bana verdi ve şu tenbihte bulundu. “Kardaşım, bunları yüksek bir dağın başına götür. Oraya bırak, gel. Öyle bir yere bırak ki, insan, hayvan oraya ayak basmamış olsun.” Ben de götürüp aynısını yaptım.

...........................................

(*) Elyakut, Kastamonu’ya bağlı bir köyün adı. Köyün ismi, bazı kayıtlarda Holivot, Voyvoda diye de geçer. Başkomiser Hafız Nuri, aslen bu köydendir. Arkasındaki devlet+yerlilik gücüne dayanarak Üstad’ı yıldırmaya, bezdirmeye çalışıyordu.

Okunma Sayısı: 4881
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • SAİD

    20.2.2020 08:59:07

    esselemüaleyküm. ağabey o eski testilere ne olmuş. ne imiş bunlar. meraklandık . merakımızı giderirseniz seviniriz

  • Abdullah Tunç

    6.2.2020 12:34:08

    Bu son hadise fevkalade ibretlidir. Üstada ,Hafız Nuri'nin söyledikleri yenilir yutulur cinsinden değil.Çok ağır sözlerdir. Üstadın, taarruza, üç sözlü saldırıya sabretmesi, tahammül etme si, imanın gücünü ve kemalatını göste riyor. Hafız Nuri Dördüncü saldırıda fiili duruma geçmek üzere iken ,Üsta dın hiddetle karşılık vermesi ayrı bir derstir.

  • Abdurrahman AYDIN

    6.2.2020 01:03:34

    Az farklı rivayetlerle, ama ikinci şahısların ağzından nakledilen bu acib hadiseyi, doğrudan şahidi olan bir talebesinden kayda geçirip en net şekliyle neşrettiğininiz için can-ü gönülden teşekkür ederiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı