Defaatle tekerrür eden Osmanlı–Rus Savaşlarının en büyük ve en dehşetlisi, 1877–78 yıllarında yaşanan meşhûr "93 Harbi"dir.
Bu savaş, ismini Rumî takvimden alıyor. Savaşın yaşandığı tarih, Rumî takvime göre 1923 senesidir.
Harbin başlangıç tarihi, 18 Nisan 1877 olarak kayıtlara geçmiş. Harbin bitişi ise, 31 Ocak 1878'de imzalanan Edirne Mütarekesi olarak gösteriliyor.
Bu mütarekeyi (ateşkes) 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması, onu da 13 Temmuz 1878'de Almanya'da imzalanan Berlin Antlaşması takip etti.
Osmanlı Devleti, bu savaşta tarihinin en ağır yenilgisini yaşadı.
Dolayısıyla, gerek insan kaybı ve nüfus göçü itibariyle, gerek toprak kaybı ve tazminat borcu itibariyle ve gerekse dahilî siyasetine (Kıbrıs ve Ermeni meselesi gibi...) yapılan müdahaleler itibariyle, menfî neticeleri günümüze kadar yansıyan son derece ağır bir faturayı ödemeye mahkûm olduğumuzun adıdır, 93 Harbi.
Dokuz ay müddetle birkaç cephede yaşanan ve "Küçük kıyâmet" diye nitelendirilen bu dehşetli harbin çatışma safhaları hakkında ayrıntılı bilgi sunmayı bu yazı serisinin formatına uymadığından, bu kısmı kısa geçiyoruz.
Mağlûbiyetin sebepleri
Tuna Cephesinde (özellikle Plevne'de) kahramanlık destanı yazılmasına rağmen, Osmanlı kuvvetleri, hem Rumeli ve Balkanlar'da, hem de Doğu Karadeniz ve Kafkaslarda Ruslar'a karşı ağır zayiatlar verdi ve peşpeşe mağlûbiyetler yaşadı.
Bu perişaniyetin önemli sebepleri vardı. Şöyle ki:
1) Osmanlı Devleti ihtiyarlamış, başta ordu olmak üzere bazı kurumları köhne bir vaziyete gelmiştir.
2) Siyasî cereyanlar ile ifsat komiteleri (masonlar) orduya sızarak, asker neferatı arasına nifak sokmuşlardı. Paşalar, bir birine rakip duruma gelmiş, biri diğerinin yardımına gitmez olmuştu. Rakipler ve muarızlar, yekdiğeri için "Mağlûp düşsün ki, burnu sürtülsün" diye düşünüyordu.
3) İngiltere devleti ikili oynuyordu. Bir yandan Rusya'yı kışkırtıp el altından destek veriyor, bir yandan da birtakım tâvizler karşılığında Osmanlı'ya yardım eder bir havada görünüyordu. (Rusları durdurma karşılığında Kıbrıs Adasının hakimiyetini istedi.)
4) İyi bir diplomat ve kudretli bir padişah olan Sultan II. Abdülhamid, tahta henüz yeni (1876) gelmiş durumdaydı. Gelişmeleri hakkıyla kontrol etmesi kolay görünmüyordu.
5) Avrupa'da revaç bulmuş olan milliyetçilik cereyanı Balkanlar'a sıçramış ve birçok etnik topluluktan müteşekkil olan bu coğrafyayı kasıp kavurmaya başlamıştı.
6) Avrupa'nın sömürgeci devletleri, Meşrutî idareye geçmiş olan Osmanlı devletinin bu gidişatından endişeye kapılmışlardı. En büyük korkuları, sömürdükleri İslâm ülkelerinin de Osmanlı'yı örnek alarak hürriyet ve meşrûtiyet mücadelesi içine girmesiydi. Bu sebeple, bizim açımızdan hayırlı sayılan gelişmelere mani olmaya çalışıyorlardı. (I. Meşrûtiyetten hemen sonra 93 Harbinin başlaması ve II. Meşrûtiyetten hemen sonra Balkan ve I. Dünya Harbinin patlak vermesi tesadüfî değildir.)
Bunlar gibi, işin içinde olumsuz daha başka sebepler de vardı.
Neticede, dokuz aydan fazla süren bu çok geniş cepheli savaşta, Osmanlı'nın mağlûbiyeti kaçınılmaz olmuştu.
Teklif Osmanlı'dan geldi
Yenilgiyi kabul eden Osmanlı hükümeti, bir ateşkes yapmanın çaresini aramaya koyuldu.
Bu maksatla, Rus orduları başkumandanı Grandük Nikola'ya Hariciye Nazırı Server Paşa ile Müşir Namık Paşaya teklif götürüldü.
Grandük ise, Edirne'ye gelmeden herhangi bir cevap vermedi. Rus orduları tâ Yeşilköy'e kadar geldiği için, bu taarruzu durdurmak istemediği intibaını vermek istiyordu.
Bu arada, Sultan Abdülhamid ile İngiltere hükümeti arasında telgrafla irtibat kuruldu.
İngiltere, Kıbrıs Adasının idaresi kendilerine verilmesi şartıyla, Rus taarruzunu durdurmaya çalışacağını iletti.
İngiltere'nin bu talebi kabul edilince, Rusların ilerlemesi Yeşilköy'de durdu.
Bu esnada, Edirne'de görüşen iki devletin temsilcileri 31 Ocak 1878'de bir ateşkes antlaşmasına vardılar.
İkinci adımda ise, barış antlaşması vardı. Diplomatlar, bunun için de Yeşilköy'de biraraya geldi. Burada görüşülen ve kararlaştırılan anlaşma maddeleri, Osmanlı devleti açısından son derece ağır hükümler ihtiva ediyordu.
Sultan Abdülhamid işi ağırdan aldı ve Avrupa'nın sömürgeci devletlerinden ayrı tuttuğu Almanya'yı da yapılacak yeni bir görüşmeye dahil etmek istedi.
Alman Devlet Başkanı Bismark, hadiseye olumlu yaklaştı ve "Osmanlı'ya yardım" şeklinde anlaşılacak yeni bir barış görüşmesi için ortam hazırlamaya koyuldu.
Böylelikle, Yeşilköy Anlaşmasının hükümleri hiç uygulanmadan, Almanya'da imzalanan Berlin Antlaşması devreye girmiş oldu.
(Devamı var)
Beyne'l–ihvân vukuat
Peşpeşe gelen Anadolu seyahatlerimiz sebebiyle, yakından alâkadar olamadığımız dost ve kardeş camiada yaşanan sosyal vakıalara gecikmeli de olsa kısaca temas etmek istiyorum. İhvanlarımız mâzur görsünler. MLS
Vefatlar
Muhterem Ağabeylerim Hayri ve Hadi Tütüncüoğlu'nun anneleri Meliha Tütüncüoğlu ile Mehmet Baytekin Ağabeyimin muhtereme anneleri Hanife Baytekin Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlardır.
Muhterem Selâhaddin, Besim ve Abdullah Üçkardeş'in ağabeyleri, Üçkardeşler Ailesinin büyüğü muhterem H. Adem Üçkardeş âlem–i âhirete hicret etmişlerdir.
Son anda aldığımız bilgiye göre, Bursa'dan muhterem Eyüp Otman Ağabeyimizin babası Halil Rıza Otman dâr–ı bekàya irtihal eylemişlerdir.
Merhum ve merhumelere Cenâb–ı Hak'tan rahmet ve mağfiret diler, değerli ağabeylerime ve aile efradına sabr–ı cemil niyaz eder, taziyetlerimi sunarım.
Evlenenler
Merhum Ceylan Çalışkan Ağabeyin torunu, Ömer Morgül Ağabeyin kızı Elif kardeşimiz ile İsmail Yazıcı Ağabeyimizin oğlu Akif kardeşlerimiz evlenerek, ebedî hayat arkadaşlığı dairesine adım atmışlardır.
Beykoz'dan dâvâ arkadaşımız Ramazan Güçlü ile Fatma Keser kardeşlerimiz de, ebedî refika–i hayat yolunda hayatını birleştirmişlerdir.
Yine Beykoz'dan İbrahim Fişek Ağabeyimizin kızı Betül Hanım ile Muhammet Yıldız kardeşlerimiz izdivaç ederek hayatlarını birleştirmişlerdir.
Sayfa komşum ressam arkadaşımız Turhan Celkan'ın oğlu Furkan ile Gülsün Hanımefendi evlenerek ebedî hayat arkadaşı olmuşlardır.
Ebeveynlerine hayırlı evlâtlar olmaya gayret etmeleri dileklerimle, genç evlileri tebrik eder iki cihanda huzur ve saadetler dilerim.
Geçmiş olsun
İzmit'ten muhterem Cevdet Özdemir Ağabeyimiz başarılı bir ameliyet geçirmiştir. Geçmiş olsun der, Şâfî–i Hakîm'den hayırlı şifâlar dilerim.