"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tek başına mı, hep birlikte mi?

M. Latif SALİHOĞLU
29 Eylül 2023, Cuma
Keyfiyet (kalite-nitelik), daima kemiyete (çokluk-nicelik) tercih edilmeli.

Fakat bu keyfiyet, bilhassa hizmet-i nuriye ve imaniye dairesinde “tek olmak, tek başına kalmak” şeklinde anlaşılmamalı ve mana itibariyle o seviyeye indirgenmemeli. İman kurtarma hizmeti, bu zamanda bizi cemaat halinde olmaya ve şahs-ı manevî dairesinde hareket etmeye mecbur tutuyor. 

Aynı şekilde, hizmet-i nuriye, birer buz parçası hükmünde olan enaniyetlerin eritildiği büyük bir havuz teşkil etmeye ve hizmet arkadaşlarıyla “fenâfil-ihvân” olmaya da bizi mecbur ediyor.

Böylesi bir mecburiyeti hissetmeyip münferit kalan, şahsa bağlanan, yahut tek başına hareket etmeyi tercih eden kimselerin varacağı yer çıkmaz sokaktır. Üstelik, bir şahs-ı manevî sûretinde tahribat yapan küfür ve dalâlet cereyanına karşı da peşinen mağlup bir vaziyete düşer.

*

İman ve İslâmiyete hizmet noktasında bu zamanda nurani bir cemaate intisap ve şahs-ı maneviye bağlı bir ferd-i manevi hükmünde hareket etmek gerektiğine dair Risale-i Nur’da birçok delil var. Bunlardan iki tanesini misal olarak zikredelim.

Hakikat Çekirdekleri’de yer alan bir vecize şöyledir: “Sevâd-ı âzama ittiba edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayd Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salabetli Alevîlik, en nihayet az bir kısmı Rafızîliğe dayandı.”

Emeviler zamanındaki ayrışmalarda, Alevî tarafta yer alanların çoğu ilimde, dirayette, züht ve takvada ileri durumdaki müminler idi. Fakat, her biri kendine güvenerek münferit kalmayı tercih etti. Kardeşleriyle bir araya gelmeye, yahut camiye gitmeye, cemaate iştirak etmeye ihtiyaç hissetmedi. Kendi kendilerine yetinmeye çalıştılar. Ama, bu tavırlara onlara hayır getirmedi ve bir kısmı gide gide Rafiziliğe kadar gidip dayandılar.

Emeviler tarafında kalan tabandaki müminler ise, karşı tarafa göre biraz lâkayt olup dinî salâbette nisbeten geri idiler. Ne var ki, münferit kalmayı göze alamadılar, yahut doğru bulmadılar; bu sebeple de camiye ve cemaate büyük ehemmiyet verdiler. Bu suretle, gelip karar kıldıkları adres “Ehl-i Sünnet ve Cemaat” oldu.

*

Bir başka misâl, Emirdağ Lâhikası-II’de geçiyor. Burada, Üstad Bediüzzaman, birçok kabiliyetin yanında, güzel hat ve yazı yazma sanatında geri olduğunu, 10 yaşındaki bir çok kadar olsun kabiliyet gösteremediğini ifade ile, bunun hikmetini şu şekilde izah ediyor: “...On yaşındaki zeki bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mâlik olamadığıma hayret ediliyordu. 

Bu halin hikmeti: “Bir zaman gelecek ki, cüz’î ve şahsî iktidarlar, kuvvetler mukabele edemeyecek dehşetli ve mânevî düşmanların hücumu zamanında güzel yazı sahiplerini ruh û canıyla aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin etrafında su, hava, nur gibi o mânevî ağaca hizmet etmek için o şahsî ve cüz’î hizmeti, küllî ve umumî ve kuvvetli ve bir kaleme mukabil binler kalemi bulmak hikmetiyle ve buz parçası gibi benliğini o mübarek havuz içinde eritmesiyle hakikî ihlâsı elde etmek ve bu suretle imana hizmet etmek hikmetiyle olmuş.”

Bu çarpıcı misâllerle durum netlik kazanıyor. Umumi iman hizmetinde, hiç kimse şahsına güvenmemeli ve tek başına kalmaya çalışmamalı. Söz konusu hizmetler birlikte, müştereklik içinde icra edilmeli ki, hem kibir-gurur oluşmasın, hem de hâsıl olan hayırlı neticelere dair “Ben değil, biz yaptık” diye yazılsın, söylensin, düşünülsün…

Okunma Sayısı: 2892
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Lazgin

    29.9.2023 18:15:49

    Buradan benim anladığım ekseriyetin zahiren hata yaptığı bizce ayan beyan ortada olsa bile o yanlışlara kalben taraftar olmamak şartıyla ekseriyete ittiba edilmeli. Bu giyim kuşam için de böyledir, içtimai-siyasi veya ilmi meselelerde de böyledir.

  • Salih baş

    29.9.2023 17:40:46

    S.topuz kardeş kurtlar vadisi ırak filmini izlemenizi tavsiye ederim bilhassa kadiri şeyhinin sözlerini

  • Halil Kaymak

    29.9.2023 16:54:14

    Tecrübeyle sabittir ki, başta cemaat halinde hareket edenler, zamanla, hakla yetinmeyip, ehak iddiasıyla, cemaatin şahsı manevisinin meşveret kararlarını tanımayıp, muhalefet etmeye başlıyorlar, birliği muhafaza edemiyorlar. Oysa insan, ne kadar salabetli de olsa, şahsı manevinin temsilcilerinin Risale-i Nura uygun (hak) kararlarını beğenmese de, ısrarla kendi ehak görüşünü olur olmaz yerde ifade ederek, hodserane hareket etmemeli, düşüncelerini meşru meşveret ortamlarında sabırla ifade etmeye devam etmeli.

  • S.topuz

    29.9.2023 12:04:35

    " 36- Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır. 37- Aç canavara karşı tahabbüb; merhametini değil, iştihasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.38- Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil." Risale-i Nur Külliyatı Mektubat - 471 Helaket ve FELÂKET asrının en çetin imtihanı, SÜFYANİZMİN Mü'minler arasına soktuğu DİN MASKELİ ictimaî ve bilhassa SİYASÎ iftirak ve fitneleriyle olduğu gayet açık bir şekilde sırıttığı halde, yapmış oldukları aşı, sihir ve oyunları o kadar tesirli ve güçlüymüş ki, bir türlü uyanıp kendimize gelebilmiş değiliz maalesef! Allah c.c yar ve yardımcımız olsun inşaallah, Amiiin.

  • Hasan Doğan

    29.9.2023 10:43:05

    Evet işte sayın Latif abim,2015 yılından bu yana haka süregelen bu cemaatin şahs-ı manevine karşı burun kıvıralar maalesef burunları sürtündüğü halde hale aynı sakızı çiğnemeye devam ediyorlar.Sizin de üstad'dan aldığınız 'lakayd emevilik ile salabetli aleviliğin neticesi'sonucu da gösteriyor ki kendi cep fenerlerine göre hareket eden ve hodserana bir yada birkaç kişinin ardından gidip güya enesini şahs-ı manevinin havuzuna attığını zannedenler aslında enelerini bir poşete koyup bizi kandırmaya çalışıyorlar ve hizmete ihanet etmektedirler ki bu mevzuda merhum Tahiri abi ne güzel demiş:"Bir zaman gelecek en büyük hizmet,hizmete ihanet etmemek olacak".Tıpkı lakayd emevilik gibi.Yani bugün bu güruh evlerinde oturup hiçbir şeye karışmasa inan en büyük hizmeti ifa etmiş olacaklar;yoksa halleri kanaatimce hem bu dünyada ve hem de ukbada çok feci olacaktır maazallah.

  • Abdullah Tunç

    29.9.2023 10:36:59

    " Şahs-ı manevi mustakim olsa ziyade parlak ve kâmil olur.Eğer fena olsa, pek çok fena olur.) Tarihçe-i.Hayat, sh.225 Demek önemli ve esas olan mustakim olmak ve keyfiyettir,çokluk değildir. Sevad-ı Azam, geçim itibarıyla çoğunluğun yaşadığı hayata uymaktır. Şimdi Nur cemaatleri par ça parça olmuş, hangisi istikameti muhafaza edebilmiş?Elbette cemaat ama, mustakim cemaat. Bugün cemaatların büyük çoğunluğu zulmü va zalimleri destekliyor,alkış lıyor.Eğer küçük bir grupta olsa istikamet üzere ise o cemaattır ve bunun içinde yer alınır.Yoksa ne kadar büyük olursa olsun isiyasi ve içtima-i istikameti kay betmişse onunla beraber olunmaz.Aksi halde günahlarına ortak olunur. Şimdi cemaatlara bakın hangi şahıs ve partilere meğletmişler, kimleri sa vunuyorlar?

  • Ramazan Çalışan

    29.9.2023 07:48:33

    Bu zamanda işler çok büyüktür. Şahıs kuvveti ile yapılacak işler değildir.Bir araya gelenler bin kişi olsa, o bin kişinin her biri bin adam kadar güçlü olur. Yani, bir araya gelmekle meydana gelen şahs-ı maneviyi her bir fert kullanır. Demek, şahs-ı manevi hayalî bir şey değildir. Gerçek güç ne kadar ise şahs-ı manevinin gücü de o kadardır. Ancak,İşi şahs-ı manevi yapmaz, o şahs-ı maneviye dayanarak onu temsil edenler yapar. Evet,ülkeler arası ilişkilerden en küçük iki şirket arasındaki ilişkiye kadar, hep şahs-ı maneviler etkili olmakta ve işler şahıslar tarafından amma, temsil ettiği şahs-ı maneviye göre yürütülmektedir. İşte bu sebepten dolayı, Üstad Hazretleri böyle bir cemaat meydana getirmemizi ve o cemaatin şahs-ı manevisine dayanarak iş görmemizi istemiştir.

  • İbrahim AKTAŞCI

    29.9.2023 01:10:59

    Üstad aynı cümle içerisinde “ekseriyet” kelimesine de yer veriyor. Böyle olunca benim yorumum isabet etmiyor elbette. Ancak keyfiyet-kemiyet meselesi önceleyerek farklı bir bakış açısı getirmek istemiştim. Selamlar.

  • İbrahim AKTAŞCI

    29.9.2023 00:56:12

    Kıymetli ağabey; sevad-ı azam kavramına yanlış mana verildiğini düşünüyorum. Sevad-ı âzâm çoğunluğu ve ekseriyeti ifade etmiyor. Tam aksine nicelikten ziyade nitelikli olana vurgu yapıyor. Emeviler zamanını düşünelim, Emeviler devlet gücünü elinde bulunduruyorlar idi. Hem güçlü hem kalabalık idiler. Ancak Sevad-ı Azam olan yani nitelikli olan Ehli Sünnet potasında eridiler. Aleviler ise azınlıkta idiler. Ancak üstadın burada kullandığı kelimeye dikkat çekmek isterim. Azınlıktalar ama salabetliler. Böylece yalnızca az bir kısmi Rafızi oldu. Kalabalık Emevilerin Ehli sünnete kayması çok fazla çünkü lakaydlar. Azınlık alevilerin ise kaybı az rafıziliğe az bir kayıp verdiler. Ne dersiniz?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı