"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ankara’da en kara bir halet-i ruhiye ve ümit...

M. Said ZEKİ
11 Ekim 2021, Pazartesi
Bir doktor arkadaş yıllar önce ‘Ankara’nın siyaset suyunu içenlere bir haller oluyor’ demişti.

Ona göre; Anadolu’nun idealist gençleri, siyaset için yola koyulduklarında ilk düşüncelerinden uzaklaşıyor ve tanınmaz hale geliyorlardı. Ak saçlı gidenlerin bile; saçları bir süre sonra boyanıyor, ‘kara’rıyordu. Kimilerinin içi kararıyordu, kimilerinin saçları! 

Siyasetçilerin yanında öğrenciler, işçiler, hastalar, garibanlar, işini veya tayinini yaptırmak isteyenler, yazarlar, şairler de Ankara’nın yolunu tutuyordu. 

“Çapa” ya da Ankara

Öğrendiğimize göre; Ankara adının kaynağı kesin olarak bilinmemektedir. Söylentilere göre tarihte bahsedilen ilk adı Galatlar tarafından verilen ve Yunanca “çapa” anlamına gelen Ankyra’dır. Bu isim zamanla değişerek Ancyre, Engüriye, Engürü, Angara, Angora ve nihayet Ankara olmuştur. 

Kim nereye ‘çapa’ atıyordu bilinmez! Kimileri ‘angaranın bağlarında’, kimileri dağlarında!

*** 

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1934 yılında Ankara adlı bir romanı yayınlanır. Romanın birinci bölümü Kurtuluş Savaşını, ikinci bölüm Cumhuriyetin kuruluş yıllarını, üçüncü bölüm ise Cumhuriyet sonrasını anlatır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1940’lı yıllarda yayımlanan “Beş Şehir” adlı deneme kitabında yer alan şehirlerden ilki de Ankara’dır. Tanpınar’ın Ankara’sında döneminin millî mücadeleden kalan yara izleri göze çarpar. Kale önemli yer tutar.

Ankara Kalesi  

İlin sembollerinden biri olan Ankara Kalesi’nin tarihi, şehir tarihi kadar eskidir. Kurulduğu tepenin yanında akan Hatip Çayı, Bent Deresi’nden 110 m yüksektedir. Kalenin 20’den fazla kulesi vardır. Dış kale Ankara’yı bir yürek şeklinde çevirir. 

İç kalenin iki büyük kapısı olup, birisi Dış Kapı diğeri de Hisar Kapısı adını alır. İç kale yükseklikleri 14-16 m arasında değişen beşgen şekilli 42 kuleden oluşur. 

Bediüzzaman Ankara Kalesi’nde..

Ve.. Helâket ve felâket asrının adamı Bediüzzaman’ın da yolu bu kaleye düşer bir gün:

“Bir zaman, ihtiyarlığın başlangıcında, Eski Said’in gülmeleri Yeni Said’in ağlamalarına inkılâp ettiği hengâmda, Ankara’daki ehl-i dünya beni Eski Said zannedip oraya istediler, gittim. Güz mevsiminin âhirlerinde Ankara’nın benden çok ziyade ihtiyarlanmış, yıpranmış, eskimiş kalesinin başına çıktım. 

O kale, tahaccür etmiş hâdisât-ı tarihiye suretinde bana göründü. Senenin ihtiyarlık mevsimiyle benim ihtiyarlığım, kalenin ihtiyarlığı, beşerin ihtiyarlığı, şanlı Osmanlı Devleti’nin ihtiyarlığı ve Hilâfet Saltanatının vefatı ve dünyanın ihtiyarlığı, bana gayet hazîn ve rikkatli ve firkatli bir hâlet içinde, o yüksek kalede geçmiş zamanın derelerine ve gelecek zamanın dağlarına baktırdı ve baktım. 

Birbiri içinde beni ihata eden dört beş ihtiyarlık karanlıkları içinde, Ankara’da en kara bir hâlet-i ruhiye hissettiğimden bir nur, bir teselli, bir rica aradım.“

Yıkılışlar Kuşağı..

Bediüzzaman, yıkılışlar kuşağında gelmişti. Maddî ve manevî yaralarının ağırlığı ile kımıldamaya mecali kalmayan Osmanlı son çırpınışlarını sergiliyordu. İdarede bulunanların, entelektüellerin, fikir erbabının ve ehl-i diyanetin ümitsizliği her yere sirayet etmişti. 

Milletin kalbine, vicdanına ve beynine musallat olan pozitivizm, materyalizm, natüralizm, tenperverlik, ümitsizlik, tembellik, iftirak ve cehalet gibi hastalıklara karşı almaya çalıştıkları tedbirler ve uyguladıkları tedaviler kısa vadeli oluyor ve asıl derdi tedavi etmekten çok uzak kalıyordu. 

..Ve ümit!

En kötüsü millet ümitsizdi. Milletin ümidini canlandırabilecek ayakları yere basan sağlam bir düşünce ve aksiyon da yoktu. 

Bunu teşhis eden Bediüzzaman, yazdığı eserlerle adeta bir iman ve ümit çağlayanı oluşturmuş; ilim ve aksiyonu esas alan bir nesil yetiştirmeye gayret etmiştir.

Ankara İttihad-ı İslâma hizmet edecek 

Uzun yıllar Ankara Yeni Asya Temsilciliği yapan bir dostumuza ‘en kara halet-i ruhiye’yi hatırlatınca; “Üstadın Ankara’nın İttihad-ı İslâma çok hizmet edeceği yönünde beyanları da var” demişti.

Bilindiği üzere İttihad-ı İslâm mefkûresinin siyaseten gücü ve iktidarı elinde bulundurmak ön şartıyla gerçekleşeceğini savunan çevrelere mukabil Bediüzzaman, merkeze ferdi almış ve ittihad-ı İslâm’ın ferdin imanî kalitesi ile tahakkuk edebileceğini savunmuştur. 

“İttihad, imtizâc-ı efkârdır” fikrinden hareketle; önce cehaletin yok edilmesi gerektiğini yani taklidî imanın tahkikî imana yükseltilmesi gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. 

*** 

Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. İnşallah müjdelenen İttihad-ı İslâmı ömrü olanlar görecek.

Okunma Sayısı: 1882
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    11.10.2021 16:13:59

    Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. İnşallah müjdelenen İttihad-ı İslâmı ömrü olanlar görecek.

  • Okur

    11.10.2021 01:38:20

    En kara hallet-i ruhiyenin tesellisine “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.” duası ile bir nur, bir rica…

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı