“Belki de; her şeyi kabullenip hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlamak bazen çözüm değildir. Ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir.” Tolstoy
* Biz bu dünyaya ebedî kalmak için gelmemiştik...
* Bir yolcu gibi; kâinat sırlarını keşfedip, güzellikleri müşahede edecektik. Kendimizi ve Rabbimizi tanıyarak, diğer insanlara ve bütün yaratılanlara saygı ve sevgi ile yaklaşacaktık.
* İmtihanımızı yüzümüzün akıyla kazanıp, Hz. Âdem babamızın geldiği Cennete geri dönecektik.
* Fakat gönderiliş gayemizi unuttuk. Dünyada ebedî kalacakmış gibi kök salmaya başladık.
* Yolcu olduğumuz ikazlarına karşı aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu uyuşturmaya çalıştık.
* Bizi sınav için gönderen Rabbimiz; rahmetiyle vazifemizi hatırlatan elçiler göndermeye devam ediyordu. Hastalıklar ve musibetler de birer elçiydi...
“KADERİN HER ŞEYİ GÜZELDİR.”
* İnsan başıboş olmadığı gibi; hadiselerde tesadüfi değildir. Dünya da sahipsiz değil. Her şey Allah’ın ilmi, iradesi ve takdiri altında cereyan ediyor.
* “Şemsin tulû ve gurubu mukadder olduğu gibi, insanın da bu dünyada tulû ve gurubu ve sâir mukadderat, kalem-i kader ile cephesinde yazılıdır.”
* İnsanın asıl vazifesi kendini ve Rabbini tanıyıp, duâ ve ilim ile iyiye, güzele ve mükemmele ulaşmaktır.
* Derdi de, musibeti de, dermanı da veren Allah’tır. Öyleyse her şeyi Allah’tan isteyelim. Başkaları imdada gelmiyor.
* Kinden ve kirlerden arınıp; unuttuğumuz sevgi, dostluk ve muhabbeti yeniden keşfedelim. Hem dünyanın işleri bitmez. Dünya – ahiret dengesini iyi kuralım.
HAYATIN KALİTESİ
* Her hadisede Rabbimizin rahmetini, şefkatini, merhametini ve adaletini görelim.
* Sahip olamadıklarımıza üzülmek yerine, sahip olduklarımızın farkına ve tadına varalım.
* Yine O’nun ikramı olan ailemize, dostlarımıza, işimize ve hizmetimize sahip çıkalım. Güzellikler elimizden çıkmadan, kıymetini takdir edip gereğini yapalım.
* Biliyoruz ki; iyilerin ve kötülerin mücadelesi sürüyor ve kıyamete kadar da sürecek.
* Hayatın kalitesi büyük oranda bize bağlıdır. Maddi ve manevi açıdan ‘hesabı verilebilir bir hayat’ yaşamaya gayret edelim.
“VAZİFENİ YAP, VAZİFE-İ İLÂHÎYEYE KARIŞMA”
* Yıllar sonra yaptığımız şeyler kadar; yap/a/madıklarımızdan dolayı da pişman olabiliriz.
* “Semâvat ve arzın hâricine kaçıp kurtulamayan insan, Hâlık-ı Külli Şey’in rububiyetine muhabbetle rızâ-dâde olmalıdır.” Olursa rahat edecektir. Körü körüne bir ‘kadercilik’ değildir bu.
* Üstadımızın; “Vazifeni yap, vazife-i İlâhîyeye karışma” tavsiyesine uyarak, üzerimize düşen vazifeyi tam olarak yerine getirdikten sonra, Rabbimize tevekkül edelim. O’nun hükmüne teslim olup, takdirini rıza ile ve memnuniyetle karşılayalım. Hayatı akışına bırakalım.
* Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez. Ümidimizi bir kez daha tazeleyelim. Yaşama sevinci dolsun yüreklerimize. Çünkü ümit kardelen kadar nazik; fakat bir o kadar da güçlüdür.