6 siyasi partinin oluşturduğu 6’lı masa 5. toplantısını 3 Temmuz da yapacak. Toplantı öncesinde kurulan komisyonlar raporlarını bir bir açıklıyor. Önce sorun tespiti yapılıyor sonra çözüm önerileri sıralanıyor.
Bütün bunlar olurken Cumhur İttifakı’nda Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı merakı bir türlü bitmiyor. Aylardır parti yöneticilerinden bakanlarına kadar bir merak bir merak, sormayın gitsin. Oysa, küçük ortak aylar önce “adayımız Erdoğan” demişti ama Erdoğan adaylığını daha yeni açıkladı. Öyle görülüyor ki, seçim kararı alınmadan 6’lı masa adayını açıklamayacak, diğer ittifakı merakta bırakmaya devam edecek,
6 siyasi partinin görüşleri elbette farklı. Ama demokrasi, hürriyet ve adalet ortak paydasında birleşiyorlar. Bu ortak değerlerinin güçlenmesi için de “güçlendirilmiş parlamenter sistem”in olmazsa olmaz olduğunu söylüyorlar.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayından önce ilkelerde birleşme daha önemli değil mi? Aday belli olsa ne olur, belli olmasa ne olur?
***
ERKEN VEYA BASKIN SEÇİM YAPILIR MI?
Erken ya da baskın seçim siyasetin gündemine iyice oturdu. Bunun nedenleri de var.
Birincisi, Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı ama daha şimdiden anayasaya göre üçüncü kez aday olamayacağı tartışmaları başladı. YSK’ya başvuran LDP bu konuda görüş istedi. Bakalım YSK ne kadar verecek?
İkincisi de ekonomide kötü gidişin daha da derinleşeceğin görülmesi. Temmuz ayında emekli ve çalışanlara zam yapılacağının ilan edilmesi erken ya da baskın seçimin habercisi olarak da görülüyor. Sadece bu iki konu bile seçimin erkene alınacağı konusunu siyaset gündemine taşıyor.
***
KONUŞULMAMASI GEREKEN KONULAR
CHP Medya ve kurumsal iletişimden sorumlu Genel Başkan Başdanışmanlığı her hafta rapor yayınlıyor. Bu hafta yayınlanan raporda dikkat çekici bölümler yer aldı. Toplam 52 sayfadan oluşan ekonomiden dış politikaya, enerjiden inşaata, geçim sıkıntısından gelir adaletsizliğini kadar 50 başlıkta hazırlanan raporda ilginç teklif ve ikazlar var.
“Konuşulmaması gerekenler” başlığı altındaki şöyle denildi: “Kutlama mesajlarının dışında dinî konulara girilmemeli. Dinî konuların siyasilerin değil konu ile ilgili çalışan ilahiyat kökenli akademisyenler ile din âlimlerinin vermesi gerektiğine vurgu yapılmalı. Siyasilerin din konuşmasının dinî siyasete alet etmek olduğu vurgusu yapılabilir. Camiye, kışlaya ve okula siyaset sokulmamalı…
“Türkiye’nin etnik ve mezhepsel, cinsiyet ve sınıfsal yapılanmalarına yönelik daima birleştirici bir söylemde bulunulmalı. Hak arayışlarımızı ve adalet söylemlerimizi belirli zümreler ve olaylar için değil kavramlar ve olgular için kullanmaya dikkat edilmeli.
“Söylemleriniz tamamen doğru olabilir fakat onun yeri, zamanı ve kime söylendiğidir. Püf noktası, kimin, ne zaman ve nerede söylediğidir. Zira; doğru, doğru yerde ve doğru zamanda doğrudur…”
Daha bunun gibi birçok ikazı görünce Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Basın Müşavirliği yapan yazar Akif Beki’nin “Statükocu ağızları AK Parti devraldı. Dün maruz kaldığı ne suçlama varsa bire bir aynılarını CHP’ye söylüyor. Dünyayla hak, özgürlük ve demokrasi dayanışmasını artık CHP savunuyor, AK Parti ters rollerde…” (Karar, 4.2.2022) yazısı aklımıza geldi.
Birde Kemal Kılıçdaroğlu’nın son grup toplantısında söylediği, “CHP eski CHP değildir. Özgürlükçüdür. Artık aynı değerleri savunuyoruz genç muhafazakâr kadınlarla” sözleri…
İşte, 20 yıl sonra siyasette gelinen noktanın özeti…