Hükümette önemli görevler üstlendiği dönemde yaptığı açıklamalarla “Hükümetin vicdanı” denildiği oldu. Bazen Erdoğan ile karşı karşıya geldiğinde “iyi polis-kötü polis” oynanıyor denildi.
Ankara Büyükşehir eski belediye başkanı Melih Gökçek’le karşı karşıya geldiğinde özgül ağırlık sözü ile meşhur olmuştu. 2013 yılında Başbakan Erdoğan ile ters düştüğünde, “Ben bir kişiden ibaret değilim, benim özgül ağırlığım var. Ben çok şeyi temsil ediyorum. Birilerinin kum torbası haline getirilmek istemem. Başbakan ile Hükümet Sözcüsü arasındaki çelişkinin sorumlusu ben değilim. Bu çelişkinin izah edilmesi dün, bugün, yarın kendisinden beklenir” sözü epey konuşulmuştu.
Ardından, AKP kurulurken en önde olmasına rağmen, Abdullah Gül, Abdullatif Şener ve birçok insan gibi geri plana itilmiş ve partide görev verilmemişti.
Köşesinde otururken, bir de kitap yazan Arınç, AKP döneminde Meclis Başkanlığı yapan (bir tek Yıldırım Akbulut hariç) insanlardan oluşan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olunca yeniden gündeme gelmişti. YİK kurulduğunda üyelerinin maaşlarının yüksekliği ile gündeme gelmişti.
“KHK bir faciadır!”
Kendi deyimi ile bazı televizyon ve gazetelerden ambargolu olan Arınç’ın, eski danışmanlarından Kemal Öztürk’ün Youtube kanalında uzun bir mülâkatı yayınlandı. Mülâkatının ilk bölümünde “KHK sorununu nasıl çözeceğiz” sorusuna Arınç ‘’KHK bir faciadır” cevabını verip, “Çevremde o kadar bu felâketi yaşayan insan var ki ben onlara acıyorum, onlara merhamet ediyorum. Ben onları gördükçe yerin dibine geçiyorum” açıklamasında bulunup KHK’lı insanlardan örnekler vermişti: “Evime temizliğe gelen ihraç edilmiş daire başkanı kadını görünce yerin dibine geçiyorum. Bir lokantada, restoranda bulaşıkçı olarak çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Tüm bunları yaşıyor Türkiye. Kimse savunamaz bunu…”
Bu sözlere eski vekillerden tepki gelmesi karşısında Arınç “açıklamalarının arkasında durduğunu” söylemişti. Ergenekon ve Balyoz dâvâlarında cezaevinde kalan emekli hâkim albay Ahmet Zeki Üçok ise sosyal medyada “Bülent Arınç’ı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden atın” diye yazmıştı.
Arınç, verdiği mülâkatı eleştirenlere, “Ben çocuklarıma, torunlarıma ve çok sevdiğim milletime daha güzel bir ülke bırakmanın derdindeyim. Bütün çabam bunun içindir. Adalet ve vicdanı önemseyen tavrımdan vazgeçmeyeceğimin bilinmesini isterim...” diye cevap vermişti.
Önce Kalın, sonra Erdoğan
3-4 bölüm halinde yayınlanan mülâkatın bittiği gün Cumhurbaşkanı Kabine Toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, “KHK faciadır demek 15 Temmuz’u gölgelemektir” dediğinde Erdoğan’ın da bu açıklamalara “sıcak” bakmadığı tahmin edilmiş ve ne cevap vereceği merak edilmişti.
Erdoğan beklendiği gibi, “Kendisi bir hukukçudur. KHK’yı facia olarak değerlendirmesini esefle karşıladım. Bu açıklamayı kabullenmek mümkün değil” ifadesiyle kızgınlığını ifade etmişti.
Aynı gün YİK Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı devam ederken Arınç’ın istifa ettiği haberleri yayıldı, ama sonradan bu haberin doğru olmadığı ortaya çıktı. YİK’in ilk toplantısında Arınç, Erdoğan’ın hemen yanındaydı, ama bu toplantıda üçüncü sırada oturmuştu. Bu detay mesaj olarak değerlendirilirken, kimin mesajı olduğu ise merak konusu oldu. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada KHK’lardan hiç bahsedilmemesi de dikkat çeken başka bir husus oldu.
En son olarak Arınç, “Cumhurbaşkanımızın eleştirisini saygıyla, takdirle karşılıyorum” noktasına geldi. Yani, önceki sözleri havada kaldı.
KHK’lar siyasî tartışmaların konusu olmamalı!
Aslında burada Arınç’ın sözleri üzerinden yapılan tartışmada esas olan söylediklerinin doğru olup olmadığının konuşulması gerekmiyor muydu? KHK mağdurlarının olmadığını kimse söyleyebilir mi? Mağdur varsa mağduriyetlerin giderilmesi gerekmez mi? Bu işi siyasî tartışmaların gölgesinden çıkarıp, hukuk çerçevesinde tartışmak gerekiyor.
Burada Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, “Adaletin temel vazifesi mağduriyeti gidermektir, yeni mağduriyetler oluşturmak değildir” (18.6.201) sözünü hatırlamakta fayda var.
Şimdi soru şu: Sayın Arınç’ın “KHK faciadır” sözü ile “Adalet ve vicdanı önemseyen tavrımdan vazgeçmeyeceğim” sözü hâlâ geçerli mi?