“Partili” Cumhurbaşkanlığı Hükümetin Sistemi en başta “tek adam” rejimini getirdiği, Meclis’i güçsüzleştirdiği için demokratik değil.
Milletvekilliğinin düştüğü, Meclis’i arkasında göremediği ve sadece cumhurbaşkanının dediklerini yerine getirdiği için bakanlar da güçsüzleşti. Sık sık “Cumhurbaşkanımızın talimatı ile” deme gereği hissetmeleri de bunu gösteriyor. Bir ilimizde sel, yangın, deprem felaketleri olduğunda bile bakanlar Cumhurbaşkanından “talimat” almadan gidemiyor. Hâlâ yemin etme dışında Meclis kürsüsüne çıkmayan milletvekilleri olması da Meclis’in durumunu özetleyen göstergelerden birisi oluyor.
Kutuplaşmayı arttırdı
Yeni sistemin getirdiği en büyük yanlışlardan birisi de kutuplaştırmayı arttırması oldu. Parti genel başkanı olmadığı dönemde yani “partili” olmadığı dönemde de kutuplaşmalar vardı. Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduktan sonraki kutuplaşma ve ötekileştirme artık iyice belirginleşti.
Geçtiğimiz hafta grup toplantılarında artık kutuplaşmanın, hakaretin, tehdidin, üslupsuz dilin zirvesi de görüldü. Artık sözün bittiği yere gelindi mi, bunu daha ötesi olur mu, bilemiyoruz.
Yeni sistem, Cumhurbaşkanının “sadece 50+1’in cumhurbaşkanı” gibi hareket etme durumunu ortaya çıkardı. Böyle olunca da konuşmalarında cumhurbaşkanlığını mı yoksa eski sistemde “başbakan”ı mı temsil ettiği karışıklığına yol açtı. Eski sistemin tersine yeni sistemde hükümetin icraatlarını eleştirmek cumhurbaşkanına hakarete kadar götürebiliyor.
Geçmişte parti genel başkanları ülkenin sorunlarını bir masa etrafında tartışabilirken, şimdi kürsülerden birbirlerine soru sorarak cevap bekliyorlar. Bu soruları cevaplayan da var, yıllardır cevapsız bırakan da… Çirkin üslup birbirlerinin yüzüne bakamayacak hale getirdi.
Dâvâ sayılarına bakmak yeterli
2021 verilerine göre eski cumhurbaşkanları ile yeni cumhurbaşkanı arasındaki dava sayısına bakıldığında sistemin nasıl işlediği görülüyor. Kenan Evren 340, Turgut Özal 207, Süleyman Demirel 158, Ahmet Necdet Sezer 163, Abdullah Gül 848, Recep Tayyip Erdoğan 38.581 dava açmış…
1994- 2014 arasında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile hakkında dava açılan kişi sayısı 1138 iken, 2014–2020 yılları arasındaki döneminde ise bu sayı zirve yaparak 38 bin 581’e ulaşmış… Bir başka ifade ile 1980’den bu yana cumhurbaşkanlarının açtığı davaların toplamından kat be kat daha fazla…
Ekonomi dibe vurdu
Yeni sistemde istişare ve meşveret olmadığı için ekonominin durumu da ortada. Tek bir kişinin karar verdiği sistemde 2018 yılından bu yana ekonomik veriler dikkate alındığında, ne kadar kötü olduğu ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılında attığı bir twitinde “Başkanlık sistemi gelmiş olsaydı ülke olarak şu an geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk” demişti. Başkanlık sistemi geldi ama döviz, benzin, temel gıda ürünlerindeki artışlara bakıldığında 10 kat hatta 20 kat daha fazla zamlandığı görülebilir… “Resmî” enflasyon yüzde son 24 yılın zirvesinde.
Yani ne tarafından bakarsanız bakın; yeni sistem Türkiye’ye uymuyor. Rehabilite edileceği söylense de 2 yıldır tek bir düzenleme ortaya konulamadı. Konulamaz da…
CHP, İYİ Parti, DP, SP, DEVA ve Gelecek Partisinden oluşan 6’lı masa güçlendirilmiş parlamenter sistem için yoğun şekilde çalışırken, yeni sistemin yanlışlarını gören diğer ittifakın da buna destek vermesi gereken günler gelecek gibi görünüyor…