AB’nin, Rusya’nın devam eden Ukrayna işgaliyle ilgili ortak vizyon geliştiremedikleri tartışılıyor.
AB’nin Ukrayna’ya desteği mevcut hâliyle sürerse, Rusya’nın askerî yönden uzun süreli zayıflatılması stratejisinin devamına işaret eder. Diğer taraftan AB’nin, Rusya’yı ateşkes veya barışa zorlamasının da bir maliyetinin olacağı aşikârdır.
Ancak son günlerde konuşulan “Ukrayna’nın Rusya’ya toprak vermesi” fikrinin bölgeye istikrara getirmeyeceği de nettir. Birde tarafların karşılıklı olarak bazı meseleleri açıklığa kavuşturmadan, savaşın ne pahasına olursa olsun bir an önce sona erdirilmesi ise, savaş sonrasında Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin veya bölgesel istikrarın nasıl seyir izleyeceği sorunuyla da karşı karşıya kalınabilir.
AB ülkelerinin Rusya’ya alacakları tavırda farklı fikirlere sahip oldukları biliniyor. Hatta bu hususta Macaristan marjinal bir istisnadır. Elbette Rusya’nın Avrupa’ya karşı petrol, doğalgaz, gıda vb. argümanları kullanması da bunun başlıca nedenlerindendir. Ancak NATO’nun da Ukrayna’daki sürece dahil olması, AB içerisinde farklı fikirlerin zaman alsa da uzlaşabildiğinin delili niteliğinde. Buna en önemli gelişme, AB’nin aldığı bir kararla 2030’a kadar enerji politikasında Rusya’dan bağımsızlaşacağını hedeflemesidir.
Bununla birlikte savaşın daha da uzaması, petrol ve diğer ürünlerdeki fiyat artışlarının devamının AB’de oluşturulan fikir birliğinin test edilmesini bir üst seviyeye taşıyacaktır. Aynı zamanda Avrupa’nın muhtemel ateşkes şartları üzerinde hakim olmadığı eleştirileri yapılıyor. Yani Avrupa’daki savaşın sonlandırılması veya barış planı gibi ileri sürülen görüşlerin, AB’nin güçlü bir müzakere aktörü olmasından değil, AB devletlerinin kendi iç kamuoylarına yönelik bir politika aracı olduğu endişesine ihtimal veriliyor. Daha da önemlisi savaşın tamamlandığında veya kalıcı bir ateşkese karar verildiğinde AB’nin Rusya ile nasıl bir ilişki içine gireceği meselesidir.
Uzun yıllardır BM’de bir reform yapılması konuşulurken, Ukrayna’daki savaş da AB’nin kendi içinde reforma gitmesini gündeme taşıdı. Özellikle Avrupa Konseyi’nde alınan kararlar oy birliğine dayansa da, bu kararların alınmasında daha çok güçlü devletlerin ağırlığının hissedildiği belirtiliyor. Hâl-i hazırda henüz olgunlaşamayan AB Savunma ve Dış Politikası’nda hem Covid-19 salgını döneminde hem de Ukrayna’daki gelişlerde tam fikir birliğinde hareket edilemediğini gösteriyor. AB’de neredeyse 1 yıldır tartışılan Avrupa’nın Geleceği konusunda 9 Mayıs 2022’de bir sonuca varıldı. Buna göre “AB yönetim sistemini derinlemesine gözden geçirmek, oy birliğini kaldırmak, AB yürütme yetkisini reforma tabi tutmak” vb. öneriler AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberto Metsola’ya sunulmuştu. Yine reformlarla ilgili, AB’nin Orta ve Doğu Avrupa üye devletlerinin tutumu da önem arz ediyor.
Rusya’nın savaşı devam ettirmesi, Batılı ülkeler arasında yaptırım yorgunluğuna doğru gidildiğine delillendiriliyor. Yine de yaptırımların ciddi bir argüman olduğu anlaşıldı. AB, Rusya’yla nasıl başa çıkabileceğini şimdilik gösterdi. Ancak reformu gözden kaçırmamalıdır.